FİNAL-

1.3K 93 32
                                    


Karanlığın boşluğundaydı. Ayakları yere basmıyordu. Kendini uçuyor gibi hissetse de uçmadığının farkındaydı. Kulaklarında uğultular vardı. Ne olduğunu anlayamasa da sesler canını sıkmıştı, sanki onu boğuyorlardı. Derin bir nefes almaya çalıştığında öksürük krizine girdi. Tüm hücreleri dışarıya çıkıyormuş gibi hissediyordu.

Belinde hissettiği bir soğuklukla irkildi. Duyduğu karmaşık sesler yerini adım seslerine bıraktı. Huzur veren bir koku burnuna dolmuştu. Sonbahar kokusu. Hareket ettiğini hissetse de nereye gittiğini bilmiyordu. Adım atmadan hareket ederken bir parçası geride bıraktığı dünyasında kalıyordu. Biraz daha ilerledikten sonra sonbahar kokusuna karışan tarçın kokusuyla ne odluğunu anladı. Ayrılıyordu. İzlerini Mürekkep Dünya'da bırakacak bilinmez bir yolculuğa çıkıyordu. İrkilerek gözlerini açmaya çalıştığında uzaktan gelen bir kadın kahkahası duydu. Korkmuştu. Gözlerini açmak yerine elini kaldırmayı denedi ancak başarısızdı. Biraz daha ilerleyeceğini düşünürken kendini bir boşluktan düşerken buldu. Bu defa zorla da olsa gözlerini araladı andaki hissettiği karanlığın aksine var olan aydınlık tekrar gözlerini kapatmasına neden oldu.

Boşlukta ilerlerken ona huzur ve güven sonbahar kokusu da uzaklaşıyordu. En çok da bundan nefret etmişti. Acı çekmiyordu ama yine de onu huzurlu hissettirecek bir koku arıyordu. Ayakları yere değdiğinde gözlerini açmaya korktuğu için elleriyle etrafı yokladı. Hissettiği tek şey ellerine çarpan soğuk rüzgardı. Tanıdık gelen bu serinliği daha çok hissetmek için ellerini kapattı. Soğuk rüzgar avuçlarının arasındaydı. Rüzgarı alıp kokladığında sonbaharı hissetti. Kokusunu derin bir nefesle içine çekti. İçine dolan huzur ve mutluluğu tarif etmenin imkanı yoktu. Dudaklarını soğuk rüzgara değdirdi. Onu hiç kaybetmek istemiyordu, bu yüzden avucunu sıktı. Ancak rüzgar garip bir şekilde açılan parmaklarının arasından akıp gitti.

Kız ne olduğunu anlayamadan bir çığlık bırakırken gözlerini açtı. Aydınlıkla karşılaşmayı düşünse de karanlık bir gecenin içindeydi. Burnuna sonbahar kokusu değil de tarçın kokusu doluyordu. Etrafına göz gezdirdi kokunun nereden geldiğini anlamak için ama sadece koyu mavi gözleri olan bir okyanusla karşılaştı. Koşarak okyanusa ilerledi. Kendini onun derin sularına bırakmak istiyordu. Ancak attığı her adımda okyanusa yaklaşmak yerine ondan uzaklaşıyor gibiydi. Bu onu yıldırmamıştı. Gittikçe daha hızlı koşmaya başladı. Nihayet, kendinden kaçan okyanusun kıyısına geldi. Kendini ona bırakacağı esnada ensesinden bir şey onu geri çekti ve kendini tekrar bir boşlukta kaybolurken buldu.

*

Safir gözlerini araladığında nerede olduğunu algılamakta zorlandı. Hiç hissetmediği bir yorgunluk tüm hücrelerini kaplamıştı. Doğrulmaya çalışsa da başarılı olamadı. Göz kapakları da ona isyan ederek tekrar kapandı. Derin nefesler alarak kendine gelmeye çalıştı. Odada garip bir tarçın kokusu vardı. Bundan hoşlanmamıştı. Zaten gördüğü rüya zihninde dolaşıp duruyordu. Ne kadar saçma olduğunu düşünmeden edemiyordu. Ne anlama geldiğini de anlayamıyordu. Ellerini saçlarının arasında gezdirip tekrar doğruldu ve gözlerini açmayı başardı.

Beyazın esir edildiği bir odadaydı. Tanıdık gelen bu oda garip bir şekilde ona acı vermişti. Buraya nasıl gelmişti? Nefes almakta zorlandığı için elini boğazına götürürken göğüslerinin üzerinde soğuk bir şey hissetti. Elleri boğazından kolyeye kaydı. Arwen'in kolyesiydi bu. Kaşlarını çatıp bunu ne ara aldığını hatırlamaya çalışsa da başarılı olamadı. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyordu. Üzerindeki lacivert battaniyeyi ittiğinde tarçın kokusunun ardından başka bir koku daha hissetti.

Elini alnına götürüp kendine ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Gözlerinin önünden sadece kesitler geçiyordu. Bir çift mavi göz gördü önce. Yutkunmasına engel olamadı, gözler çok güzeldi. Sonra gözlerin üzerine dökülen sarıya bakan kumral saçlar da girdi görüntüye. Acıyla kıvrandı.

Mürekkep DünyaWhere stories live. Discover now