27-

570 56 4
                                    

Öncelikle hepinize merhaba. :) Beklettiğim için çok özür dilerim ama finaller ile boğuşuyordum ki hala daha boğuşmaya devam ediyorum. Bugünden beri bölümü yazmakla uğraştım. Daha uzun yazmak isterdim, çok daha uzun yazmak. Ama kalkıp ders çalışmam gerekiyor. Ve sizleri de daha dazla bekletmek istemedim. Şimdilik beni mazur görün. Seviliyorsunuz. ^^


Metal kapının sesiyle Safir ellerini Aras'ın suratından çekti. Gözyaşları sözünü dinleyip akmadıkları için şükrediyordu. Yeterince berbat gözüktüğünün farkındaydı. Hızlıca arkasına döndü. Vera'nın hafif çilli yüzünü görmek onu bir nebze rahatlatmıştı. Aras'a sorduğu sorunun cevabını zaten biliyordu, koyu mavi gözleri tüm hakikati gözler önüne sermişti. Ancak yine de keskin sesinden o cevabı duymak için yeterli cesareti yoktu. hüzünlü bakışlarına hafif bir neşe yerleştirip Vera'nın yanına vardı.

"Aras yine abarttı. Önemli bir şey yok gerçekten. Sadece cam parçası ki onu da çıkardı beyefendimiz sağ olsun. Ben iyiyim yani."

"Bırak da ona ben karar vereyim istersen."

Vera her ne kadar emri vaki konuşsa da sesi son derece samimiydi. Kurtuluşu olmadığını anlayan Safir bakışlarını devirdi. Gözlerinin Aras'la buluşmaması için büyük bir çaba sarf etmesi gerekiyordu. Nitekim Aras, biraz önce yerle bir olan Safir'in bal rengi gözlerinden ayırmıyordu gözlerini.

"Yukarı çıkalım mı?"

Aralarındaki garip gelgiti fark eden Vera merdivenlere yönelmişti bile. Safir de yüzündeki sahte neşeyi gülümsemesi ile pekiştirerek odasına çıktı. Yatağına otururken Vera da üzerindeki kot ceketi çıkarıp yatağın üstüne koydu. Tepeden bağladığı saçlarının gün yüzüne çıkardığı gözlerinde hüzünle karışık bir neşe vardı. Hızlıca kızın kolundaki yaraya bakarken kendinden uzaklaşmaya çalışıyordu.

Kızın yarasına mikrobu kırmak için pansuman yaparken dökülen gözyaşları dikkatini çekmişti. Safir'in ne kadar dayanıklı olduğunu görmüştü. Canı yansa bile bunu kolay kolay belli edecek biri değildi.

"Konuşmak ister misin?"

Safir başını hayır anlamında iki yana sallayıp sol eliyle gözlerini sildi. Açık saçlarını yaraya temas etmemesi için çekerken sessizliğini muhafaza etmişti. Susmanın hiç bu kadar can yakacağını düşünmemişti. İlk defa içindekileri gizleyecekti. Bunu yapmak zorundaydı. O siyaha aşıktı. Maviyi içine çekecek kadar koyu bir siyaha. Bun yapamazdı. Eğer siyah maviyle yaşamaya razı olsaydı belki bunu yapmazdı, siyaha bürünüp yaşardı. Ancak onun gözlerinde görmüştü karanlığı. Aralarındaki duvar bir başkasıyken bu olamazdı, olmamalıydı.

"Burada kalmak istemiyorum. En azından birkaç gün."

"Bende kalabilirsin. Hatta bak ne diyeceğim. Armen bize artık güveniyor diyebiliriz. Yani Andrina'yı da alıp güzel bir gece geçiririz. Ne dersin?"

Safir, Vera'nın enerjik olmak isteyen sesine karşılık omuzlarını silkerek karşılık vermişti. Canı bir şey yapmak istemiyordu. Belki uyuyabilirdi. Acısını unutana kadar uyumak iyi gelirdi. Ne kadar güçsüz durduğunu fark edip kendine geldi. Ellerini yüzüne bastırıp birkaç saniye daha gözyaşlarını serbest bıraktı. Derin derin nefes aldıktan sonra gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. O güçlü bir kızdı. Duygularını içinde yaşayabilirdi. Daha önce bunu yapmamış olması beceremeyeceği anlamına gelmiyordu. Yüzüne samimi olmasını istediği bir gülümseme yerleştirip başını kaldırdı.

"Pekala, bana uyar."

Safir, Vera'ya göz kırparken Vera bir anda gerçekleşen değişimi sindirmeye çalışıyordu. Daha önce hayatında böyle birini görmemişti. Görebileceğini de sanmıyordu. Bu deli halleri kendini ona yakın hissetmesine neden oluyordu.

Mürekkep DünyaDär berättelser lever. Upptäck nu