Aslında çok daha uzun bir bölüm olacaktı. Ama öyle olsaydı da gecikecekti. Ve kesmek hikayenin akışı açısından daha iyi oldu bence. Eksiklerimi, gözden kaçırdığım hataları, görüşlerinizi, beğenilerinizi bana aktarırsanız sevinirim. Kendimi daha çok geliştirme fırsatı verirsiniz bana. Ayrıca yeni hikayem olan Zemheri'ye de bir bakın derim. Sevgiyle kalın, keyifli okumalar ! :) 



Bir müddet beraber sessizliği dinleyip İstanbul'u seyrettikten sonra koltuğa oturdular. İkisinden de çıt çıkmıyordu. Sadece kendi dünyalarını düşünüyorlardı. Nihayetinde Aras, kızı yalnız bırakıp odasına geçti. Safir ise Aras'ın kendisi için hazırladığı kanepeye uzandı. Yarının zor bir gün olacağını hissediyordu. Saat ikiyi çoktan geçmişti. Artık uyuması gerektiğini bildiği için güneş ışıkları yüzüne vurana kadar gözlerini kapattı.

İçeriye dolan güneş ışınlarıyla Safir, gözlerini açtı. Kısa bir sersemlikten sonra mutfağa yöneldi. Evin sessizliğinden Aras'ın hala uyuduğunu anladı. Ne tepki vereceğini bilmese de şarkı mırıldanarak kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya başladı. Dün geceki o sessizlik kendisine moral olmuştu. Kendini huzurlu ve güçlü hissediyordu. Güçsüzlüğün, daha büyük bir güç getirdiğini daha yeni anlamıştı.

Omletleri tabaklara yerleştirdikten sonra Aras'ı uyandırmak için hole ilerledi. Çok fazla oda olduğundan hangisine gireceğini karar veremedi. Beklemek de istemiyordu. Ne yapacağını bilemediği için lavaboya yöneldi. Kendine çeki düzen verene kadar uyanmasını diliyordu bir yandan da. Elleri saçları gezinirken lavabonun kapısını açtı. Belinde havlusuyla tıraş olan Aras'ı görünce donakaldı. Aras'ın gözleri ona yönelirken başını eğip dışarı çıktı. Kendine söyleniyordu. Utancından kızardığının farkındaydı. Ellerini yüzüne bastırıp salona geçti. Biraz önce toplamadığı yatağını topladı. Dikkatini dağıtması gerekiyordu ancak bunu başaramıyordu. Aksine kırmızıbiber olmaya niyetli bir şekilde kızarmaya devam ediyordu.

Açılan kapı sesiyle irkildi. Onunla karşılaşmak istemiyordu. Koşarak mutfağa geçti. Kendine saklanacak yer ararken yaptığının aptalca olduğunu fark etti. Daha önce kimseyle yaşamadığı içim –ailesi dışında- böylesi olası kazalarda nasıl davranacağını bilmiyordu. Sakinleştirmesini umarak bir bardak su içti. En azından hararetini almıştı.

"Günaydın küçük."

Safir suratına alev sardığını bildiği için tezgaha yöneldi. Biraz önce pişirdiği omletleri tabağa koyarken Aras yanında belirdi. Suratına bakmadan hızlıca arkasını dönüp tabakları masaya bıraktı. Utancı yeterince doyurmuştu. Çocuktan kaçarcasına salona yöneldiğinde bileklerinde Aras'ın elini hissetti.

"Bir dakika? Sen, utandın mı?"

Kızın sessizliği karşısında Aras kocaman bir kahkaha attı. Kızdan hiç beklemediği bir davranıştı. Bu kadar cesur olan bir kızın böylesine utangaç olması şaşılacak şeydi.

"Gülme. Daha önce biriyle yaşamadım herhâlde."

Kızın sözleri üzerine kahkahası daha da büyüdü. Yanaklarını sıkarak kendini durdurmayı başardığı sırada kız çoktan mutfağı terk etmişti.

"Tamam, kızma. Gel bir şeyler ye hadi."

Çocuk sözlerini tamamlarken kız çoktan ondan uzaklaşmış ve lavaboya gitmişti. Birbirine geçen kumral saçlarının mahvettiği görüntüsünü kırmızının her tonundan parçalar taşıyan suratı tamamlamıştı. Kendine gelmek için suratına su çarptı. Birkaç dakika sonra kendine gelmişti. Derin bir nefes alıp mutfağa geçti. Artık kahvaltısını yapabilirdi. Ne de olsa bunlar olası kazalardı değil mi?

Mürekkep DünyaOù les histoires vivent. Découvrez maintenant