18-

700 64 7
                                    

Hepinize merhaba! Gecikme olacağından bahsetmiştim, bir kez daha özür dilerim. Vizelerle boğuşuyordum. Ama neyse ki yeni bölümü yazabildim. Ayrıca bir okuyucum hikaye için facebook gurubu açtı. Katılmak isteyen buyursun.  Linki yoruma bırakacağım :)  Güzel yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. Keyifli okumalar ! ^^

Safir, Aras'ın sözlerine itaat edip dosyayı açmamıştı. Gözlerine baktığında saklı bir şeyler vardı. Sorgulamak istese de sessiz kalmayı tercih etti. Karşısındaki adam konuşmak istemediği müddetçe bunları öğrenemeyeceğini biliyordu. Zaten bozuk olan sinirleri iyice gerilmişti. Sinirle ellerini birbirine geçmiş saçlarının içine daldırdı. Berbat göründüğünü tahmin edebiliyordu ancak şu an bu önemli değildi. Kafasını dağıtacak bir şeylere ihtiyacı vardı. Kaçıp saklanmaya çalıştığı acıları bir telefonla gün yüzüne çıkmıştı. Ve bu acılara eşlik eden bir başka şeyse nefret ve öfkeydi. En sevmediği ancak en yoğun hissettiği duygular. Hızlıca ayağa kalkıp kapının yanında duran masaya vardı. Karşısındaki panoya Armen ile ilgili bildikleri her şeyi asmışlardı. Yani en azından yasa dışı yaptıkları karşısındaydı. Bunların dışında kendisinin bilmeyip Aras'ın bildiği pek çok şey vardı ve bunun farkındaydı.

"Tekrar. Atış çalışması yapalım mı?"

"Sen ciddi misin?"

Safir, Aras'ın sorusunu başıyla onayladı. Son derece ciddiydi. Geçen sefer hissettiği rahatlamayı hatırladı. Rahatlamak için yapabileceği başka şeyler de vardı elbet ancak bunlar geride kalmıştı. Ferah öldüğünden beri onların hiçbirini yapmamıştı. Mesela o öldüğünden beri tek başına motosiklete binmemişti. Kimseyle yarışmamıştı. Ya da kimseye sataşmamıştı. Kendi kalesine sığınmıştı. Tekrar yerle bir olmamak için kendisinden başkasını oraya kabul etmemişti. Yeterince yıkılmıştı. Bir darbeyi daha kaldıramayacak kadar güçsüzleşmişti.

"Şimdi olmaz. Lorenzo'yu halletmemiz lazım önce. Sonrasında da seni gören adamı nasıl göndereceğimize bakmalıyız."

Aldığı cevap karşısında kız omuz silkmekle yetindi. Karşı çıkmak istese de Aras haklıydı. Önce Lorenzo'yu kendi taraflarına çekmeleri gerekiyordu. Ve büyük tehlike teşkil eden o adam oradan uzaklaştırılmalıydı. Bir dahaki karşılaşmaları onlar için iyi olmazdı. Birkaç saniye masanın yanında dikildikten sonra kapıya yöneldi.

"Nereye?"

"Yüksek müsaadenizle üzerimi değiştireceğim."

Aras'ın cevabını beklemeden odadan çıktı. Dengesiz davrandığının farkındaydı. Bundan nefret etse de elinden başka türlüsü gelmiyordu. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Bunu yapmanın çeşitli yolları olabilirdi, sıradan biri olsaydı. Ancak onun yapabileceği birkaç şey vardı. Kendini sokaklara atmak istiyordu. Gürültünün arasında kaybolmak, şehri tüm vücudunda hissetmek. Aklına gelen şey ürpermesine neden olsa da yüzünü de güldürmüştü. En azından en yakın arkadaşını böyle anabilirdi. Onun doğum gününde. Ve o ölmüştü. Annesiyse bunu ona bir kez daha hatırlatmıştı. Üstelik bu gerçekten kaçarken.

Hızlıca odasına geçip üzerine rahat edebileceği bir şeyler geçirdi. Biraz önce son derece kaba davrandığı Aras'ın yanına gidip ondan bir kedi gibi usulca izin alması gerekiyordu. Çıkışından etkilenmediğini umarak telefonunu arka cebine sıkıştırmadan önce ekrandaki fotoğrafa baktı. Çok değil. Sadece bir yıl önce. Ailesi yerine koyduğu arkadaşı yanındaydı. Şimdi yanında olmasa bile onu hissetmek kendisine iyi gelecekti. Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirirken koşar adım alt kata indi. Depoya geçmek için kapıyı açtığı sırada başını sonbahar kokulu bir duvarda hissetti. Aras ile çarpışmışlardı. Kendini hemen geri çekti ve gözlerini Aras'ın gözlerine kenetledi. Alt kata inene kadar söyleyeceklerini planlayacaktı ama şimdi direk konuya girmesi gerekiyordu. Dudağını ısırdıktan sonra konuşmaya başladı.

Mürekkep DünyaOnde as histórias ganham vida. Descobre agora