-Bölüm 44-

Depuis le début
                                    

Aceleyle itiraz ettiğimde sıkıntılı bir nefes verdi. Bu gecenin benim için olduğu kadar onun için de sıkıntılı ve bir o kadar da gergin bir gece olduğunu biliyordum. Fakat yeterince beklemiştim. Artık kafamdaki soruların bir cevap bulması gerekiyordu. "Annen neden gelmiş böyle bir anda?" diyerek bir anda konuya giriş yapınca yine suratı asıldı. Sıkıntılı bir nefes verdi. "Bilmiyorum,"

Onu fazlasıyla sıktığımı bilsem de sormaya devam ettim. "Peki, biz ne yapacağız? Bizi sarılırken gördü ama hiç tepki vermedi. Belki de durumu yanlış anladı. Onun anladığı gibi mi davranacağız yoksa olduğumuz gibi mi?" Bu sorumu o kadar gereksiz bulmuş olacak ki hayretle cevap verdi. "Tabii ki de olduğumuz gibi." Ardından dün gece benim ona söylediklerimi tekrar etti. "Hayat kısa ve ben sensiz tek bir gece daha geçirmek istemiyorum."

"Ben annenin yanında normal davranabilir miyim bilemiyorum. Verdiği- pardon vermediği tepkiler beni geriyor. Biliyorum burası onun evi ama biran önce dönmesini istiyorum." Diyerek açık sözlülükle dile getirdim düşüncelerimi.

"Neden onun gitmesini bekleyelim ki? Elinden tutup götürsem seni, gelmez misin?" derken gözleri gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki sanki gözlerimi değil içimi görmek için bakıyor gibiydi. Gördüğüne de emindim. Durum böyle olunca hayır demek de imkânsızdı. "Nereye diye sormam bile."

Aramızda duran telefonumu ve kulaklığımı alıp kenara koydu ardından elini uzatıp ensemden tuttu ve kendine çekti beni. Kafamı göğsüne yasladığımda omuzlarımdaki bütün yükün uçup gittiğini hissettim. Kafamdaki tüm kötü düşünceler terk etti beni. O kadar rahat ve huzur vericiydi ki bu an bozulacak diye korkmaktan alıkoyamadım kendimi. Değer verdiğimiz şeylerin sayısı arttıkça korkumuz da artıyordu.

"Bilmen gereken şeyler var." Dediğinde sesli ve sıkıntılı bir nefes verdim. Ne kadar çok şey bilsek o kadar kötüydü çünkü.

"Annem abim ölmeden önce ağır ilaçlar kullanıyordu zaten. Onun ölümünden sonra babam daha kötü olmasından korkup annemi Almanya'daki bir kliniğe götürdü. Annem oradan kaçıp buraya gelmiş. Babamı aradım gelip onu geri götürecek." Dediğinde pek şaşırmadım aslında. Hale'nin zaten zor zamanlar geçirdiğini biliyordum. Orada tedavi gördüğünü de biliyordum fakat kliniğe kapatılacak kadar ilerlediğini hiç düşünmemiştim. Sadece destek alıyor sanıyordum. Üstelik Altınok ailesinin o kadar çok sırrını öğrenmiştim ki şuan üvey annemin bir kaçık olduğunu öğrenmek bana çok koymamıştı.

"Bir şey demeyecek misin?"

"Sadece merak ediyorum, başka ne sır var. Ya da Altınok ailesinin sırlarının bir sınırı var mı?" diye sitem ettiğimde Barlas ağzını bile açmamıştı. Belki de onu incitmiştim. Sonuçta onun ailesi hakkında konuşuyordum. O da böyle olsun istemezdi eminim. "Af edersin, ben üzgünüm. Senin için çok zor olmalı."

"Ne kadar çok şey bilirsek o kadar acı veriyor. Tüm bildiklerimi sana öğretmek zorunda kalacağım için üzgünüm." Dediğinde tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Belirsiz gelecek beni zaten korkutuyordu bir de buna Barlas'ın gizemli bir şekilde söyledikleri eklenince daha fazla korkmuştum. O an sadece kendim için değil Barlas için de çok endişelenmiştim. Acı veren bu kadar çok şeyi biliyorken eminim rahat uyuyamıyordu. Belki de ciddi duruşu bundandı. Kim bu kadar şeyi bilmesine rağmen gülümseyebilirdi ki? Asıl huzura ihtiyacı olan oydu.

Kendimi geri çekip Barlas'ın gözlerine baktım. Kahverengi gözlerini hiç bu kadar yorgun görmemiştim. Omuzundaki yüklerin ağırlığı gözlerinden okunuyordu. Islak gibi duran her bir kirpiğinde bir yük asılıydı sanki. Avuç içimle yanağını kavradıktan sonra başparmağımla elmacık kemiğini okşadım. "Zamanı geldiğinde omuzundaki yükleri hafifleteceğim için mutluyum."

Barbar Où les histoires vivent. Découvrez maintenant