RA 18 Revan'ın Dengesizi

Start from the beginning
                                    

'Ne yapıyorsun ?' der gibi yüzüne bakmaya devam ederken yanıma gelip, serçe parmaklarımızı birbirine tutturdu. Tahmin ettiğim şeyi yapıyor olamaz diye düşünürken ellerimizi göğüs hizamıza kaldırdı.

"Ayaz ne yapıyorsun?"

"Sence? Bu müzikle çoktan havaya girmen gerekirdi kocakız. Madem uykun yok bana halay çekmeyi öğret hadi"

"Yok artık! Bu haldeyken mi?"

"Ne var halinde öğret işte. Nişanda boş boş millete bakmam daha mı iyi?"

O an şaşkınlığım yerini öfkeye bıraktı fakat bu onun umrunda gibi gözükmüyordu. Gibisi bile fazla şu anki ruh halim umrunda bile değildi. Ben sabahı zor ederim derken, yarın nasıl dayanacağım diye halime yanarken o, kendisine halay çekmeyi öğretmemi istiyordu.

"Olurda dengesizlik ödülü dağıtılırsa bu en çok senin hakkın olur"

Laf sokma çabasına girişimimi gözlerini dudaklarıma kaydırarak sonlandırırken "bu ödülü sen vereceksen neden olmasın" diyerek sırıttı. Başımı hızla önüme çevirip en iyisi susmak dedim. Yoksa bu dengesiz yüzünden yanaklarımdaki  yanma yeniden vücudumu saracaktı.

"Başlayalım mı?"

"Tamam " deyip gözlerimi ayaklarımıza doğrulttum ve anlatmaya başladım. Kalbim ve aklım yarın için savaş hazırlığına başlarken şu anki halimize iyimser bakmaya çalıştım, zor olsada! En azından az da olsa kafamı dağıtacaktım ve yarın Ayaz'ın halay çekme çabasıyla hüznümü gizleye bilirdim.

"Önce sağ ayağınla başlayıp üç adım öne doğru gideceksin ve sol ayağına denk gelen dördüncü adımı olduğun yerde yarım adım halinde yere vuracaksın. Daha sonra  sol adımınla geriye doğru üç adım gidip son adıma denk gelen sağ ayağını yarım adım halinde yere vuracaksın. Bu böyle sürüp gidecek"

"Hmm kolay görünüyor"

Ayaklarımızdan aldığım bakışlarım gözlerine yayılan sevinçte takılı kaldı. Doğduğu topraklardan uzakta büyümüş olmasına rağmen yüzündeki tatlı heyecan buranın bir parçası olduğunun farkındalığını gösteriyordu. Buralara her ne kadar uzak olsada çabasıyla yakınlaşmak istediği belliydi.

Anlattığım gibi yapmaya çalışırken, başını önüne eğip gözleriyle adımlarımı dikkatle izledi. Bu hali bozuk moralimi düzeltmeye başlamıştı. Çocuksu hâli yüzümde gizlenmeye çalışan gülümsememi ortaya çıkarmaya zorluyordu.

"Böyle olmaz ki"

Sözlerim üzerine endişeyle yüzüme baktığında zor tuttuğum gülümsememi serbest bıraktım. Yüzünün halini görse eminim o da gülmeden edemezdi.

"Yanlış mı yaptım?"

"Hayır yanlış yapmadın ama kolunu böyle kaskatı tutmamalısın. Böyle hafifçe ileri geri hareket ettirmelisin. Birde, eğer olurda karıştırırsan başını önüne eğip yanındakinin ayaklarına bakma. Ya karşıdakine yada biraz daha ilerinde olanlara bak."

"Tamam ama dediğin gibi yapmama gerek kalmayacak çünkü ben çabuk öğrenirim. Hadi devam edelim"

Yüzündeki endişeyi silip bilmiş bilmiş gülümsediğin de 'göreceğiz ' der gibi baktım.
İki saati geçkin odanın ortasında bir o başa bir bu başa derken ve odayı gülüşlerimiz doldururken artık daha fazla devam edemeyeceğimi anlayıp Ayaz'ın elini bıraktım. Ona kalsa sabaha kadar devam ederdi fakat ben o kadar dayanamazdım. Soluk soluğa kendimi yatağın üzerine atıp, gözlerimi kapattım. Benim için bu gecenin bitme vakti gelmişti. Yorgunluğum, bedenine uykuyu davet edince yarının olmamasını istedim bir an. Uyuyup uyanmamayı istedim...

Aşk Ayazı (Revan)Where stories live. Discover now