"İnşallah cehennemin dibindedir de bir daha geri dönmez!"

"Biraz abartmıyor musun, çişi falan gelmiştir," dedim hiç de öyle olmadığını bilerek. Kesin bir işler çeviriyordur, bunu Yaşar'ı ortalama olarak tanıyan herkes söyleyebilirdi.

"Çişi geldiyse haber versin!"

"Çişinin geldiğini mi," diye sordum gözlerimi öküz başlı antilop kafası kadar açarak. Oldu olacak boynuna da tasma taksaydın?

"E-evet-sesi başta kararsız çıkmıştı, sonra sesini yükselterek ekledi- tabiî haber verecek! Ben onun nişanlısıyım!"

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Bir hareketim daha vardı, üst dudağımın sol kenarını burnuma kadar götürüyordum, klasik tiksinme hareketi işte. Ama onu da yapmadım yoksa beni keserdi bu psikopat.

"Orhan, benim çişim geldi. İzninle tuvalete gidebilir miyim," diye sordum kinayeyle, Orhan sanki bizi dinlemiyormuş gibi malca yüzüme baktı, sonra da,

"Bensiz hiç bir yere gidemezsin," diye resmen bağırdı mal. Sevgi isterik bir kahkaha attı, ayağa kalktım,

"Tabiî buyur gerizekalı," diye bağırdım ve atarlı atarlı arkamı dönüp yürümeye başladım. Lavabo gittiğim köşede olmazsa tüm havam sönecekti. Allah'ım yardım et, lütfen.

Onların görüş alanından çıkınca hemen kendimi bir garsonun yanına attım,

"Lavabo hangi tarafta acaba?" Aval aval baktı,

"Bayan lavabosu mu?" E yuh ama!

"Sizce," diye sordum ters ters.

"Pardon hanımefendi. Şu tarafta," dedi ve işaret ettiği tarafa doğru 'ya sabır' çekerek yürümeye başladım. Bu tipler de hep bana denk geliyordu.

Neden acaba?

Senin gibi bir içsesim olduğu için mi?

Benim gibi bir içsese sahip olacak potansiyelin olduğu için.

Zeki şey!

Lavaboya girdiğim gibi kendimi tuvalete attım, az önce olmasa da şimdi baya sıkışmıştım.

Rahatlamıştım, dünya varmış be! Genelde tuvalette oturmayı seven biriydim, elimde kitapla otururdum, bazen telefonla, bazen gazetey-

"Abla, adam baya yakışıklıydı. Hayran oldum bee!"

Düşüncelerimi bölen sesle ben de artık kalkmam gerektiğinin farkına vardım,

"Görsen böyle uzun boylu, geniş göğüslü, kara kaşlı, kara gözlü, aşırı karizmatik bir adam. Sakallı...merak etme abla, sapık gibi görünmüyordu. Her şeyi geçtim, çok erkeksi. Tamam abla, geliyorum, belki bir daha görüşürüz onunla, of geliyorum canım, öptüm bay."

Nedense kızın söyledikleri bana bir yerden tanıdık gelmişti, elimi düzgünce yıkayıp kuruttum.

"Of abla ya, işime tuz sıkmasan bir kere..." diye mırıldandı kız telefonunu kapattıktan sonra.

Ben makyajımı kontrol ederken sohbet etmemi istermiş gibi ikide bir yüzüme bakıyordu,

"Senin de benimki gibi bir ablan varsa beni anlarsın," dedi teşvik edercesine. Fakat ben pek de sosyal bir insan sayılmazdım ama bir şeyi çok merak ediyordum.

"Yeni tanıştın sanırım çocukla," diye sordum meraklı olmamaya çalışarak. Kızıl saçlı, beyaz tenli bir kızdı. Anlayacağınız başka bir şeye ihtiyacı yoktu, bir yerde erkekler, 'kızıl saçlı beyaz tenli bir kızın hokka gibi bir burnu olsa bile güzeldir' falan yazmışlardı.

Konuyu abladan çocuğa çevirmeme bir şey demedi, hatta memnun bile oldu denebilir.

"Evet, az önce kafeye gelirken tanıştım. Bana bir kahve ısmarlayabileceğini söyledi. Ama ablam yüzünden gitmek zorundayım."

Zoraki bir şekilde gülümsedim,

"Senin iyiliğini düşünüyor sonuçta-aklıma Yaşar'ı getirerek, sinirle- sonuçta ortalık it kopuk, şerefsiz, kadın düşkünü, uçkur peşinde adam dolaşıyor."

Parıltılı bir kahkaha attı, büyüleyici, o adam her kimse ağzının tadını biliyordu.

"Neyse, tatlım. Hoşçakal," deyip son bir kez aynadan kendisine baktı ve lavabodan çıktı. İçimde hâlâ şüphe kırıntısı dolaştığı için ben de peşinden çıktım. Evet, o adamın Yaşar olmasından şüpheleniyordum.

Kadın, bizim tam ters tarafımızda bir masaya oturdu. Adam sırtı dönük oturuyordu. Yaşar'ın giydiklerine benzer şeyler giymişti sanırım. Balık hafızalı olduğum için Yaşar'ın giydiklerini hatırlamıyordum ama... Of kimi kandırıyordum, o şerefsiz bizim şerefsizdi.

Kız bir şey söyleyip gittikten sonra sert adımlarla hemen gidip karşısına oturdum. Dişlerimi gıcırdatarak şaşırmasını, utanmasını bekledim ama nerdee?

"Deniz'ciğim? Bir şey mi oldu," diye sordu sırıtarak. Senin o sırıtmanı var ya?!

"Olacak Yaşar olacak! Ya sen nasıl bir insansın?! Sevgi seni gebertecek, buna nasıl cesaret edersin?! Sen cidden her pisliği hak ediyorsun!"

"Ben o kısmı hallettim ya. Merak etme sen." Masaya bir tane geçirdim, elim kırılmıştı ama çaktırmamaya çalıştım. Ayağa kalktım,

"Ne bok yersen ye," dedim ve bahçeye doğru yürümeye başladım. Allah'ın gerizekalı, sapık serserisi!

Sevgi'yi masada daha mutlu bir şekilde bulunca Yaşar'ın işi gerçekten hallettiğini anladım.

"Inanamıyorum bu Yaşar'a.." diye söylendi Orhan.

Yine ne yalan söylemiş acaba diye merak ederken,

"İnanılmaz bir adam çünkü! Gizlice tarih almasına kızamadım bile," dedi sevinçle Sevgi.

"N-ne tarihi," diye sordum düşündüğüm şey olmamasına resmen dua ederek.

"Ne tarihi olacak?! Tabiî ki de nikâh tarihi!" Ve Sevgi'nin aksine benim dünyam başıma yıkıldı.

Yaaa bölüm yine yetişmedi :/ 9'3" de gelecek, çünkü doğruluk cesaret oynatacam onlara :D eeee bölümü nasıl buldunuz? Şaşırdınız mı?

Görüşmek üzere. Devamını kısa zamanda yayınlamaya çalışacağım.

Not: Wattpad hata verdiği için bölümü yayından kaldırıp yeniden paylaştım. İçerik değişmedi.




Aşkın Ritmi #Wattys2017 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin