Koridorlar bile 'burada yürüyebilmen için zeki olman gerekiyor' diyordu sanki.

Büyük, ahşap çerçeveli camlar, kışın koridorun soğuk olacağını işaret ederken küçük bir şehrin küçük bir kasabasından buraya gelmenin çok farklı bir his olduğunu anlıyordum. Büyük bir adım atmış gibiydim, Yonsei Üniversiteliler için küçük, benim için Wufan'ın ayakkabıları kadar büyük bir adım.

"Seni arkadaşlarımla tanıştıracağım, hazır mısın?" Sehun'un parlak gözlerine de heyecan düştüğünü gördüğümde aynı şekilde büyük bir gülümseme vermiştim. Gerçekten çok heyecanlıydım.

Beni severler miydi acaba? Seveceklerini umuyordum. Sehun'un arkadaşıydım, Sehun'u seviyorlarsa beni de severlerdi. Kasabada bile beni herkes severdi.

Beni seveceklerdi.

"Sehun! Buradayız!" Yemekhaneye girdiğimizde o kalabalıktan kulağımıza ulaşan sese doğru bakmıştık. Siyah, parlak saçlarıyla bize zıplayarak neşeyle el sallayan çocuğu şimdiden sevmiş gibiydim. Sehun da onlara el sallayıp ardından yemek sırasına girmişti.

Kalabalık sıraya rağmen çalışanların el çabukluğu ile kısa sürede tepsilerimiz dolup taşarken burada da yiyecek sorunu çekeceğimi fark etmiştim. Tanrım bu yemekleri ben gün içine yayarak yerdim.

"Çok özledik Sehun seni, nerede kaldın? Bütün gün okulda seni aradık." Sehun'un arkadaşları olduklarını düşündüğüm çocukların olduğu masaya geçtiğimizde yüzümde cana yakın olduğunu düşündüğüm bir gülümseme vardı.

"Eşyalarımızı bıraktık." Sehun konuşmaya beni de kattığında sevinmiştim. "Sizi Luhan'la tanıştırayım."

"Ne kadar da sevimli biri senin aksine! Ben Kyungsoo." Eğilerek selam vermiştim.

"Merhaba ben Baekhyun. Sehun bizden pek hoşlanmadığı için büyük ihtimalle sana bizi anlatmamıştır ama bize senden çok bahsetti, hem de oldukça çok. Aynı anlattığı gibiymişsin! Tanıştığıma memnun oldum." Biz yemekhaneye girdiğimizde bize seslenen Baekhyun'du. Enerjisi yüksek birisi olduğunu daha ilk saniyelerden anlayabiliyordum.

"Bahsetmişti sizden de." Eğer bahsetmese Sehun'a işkence ederek ağzından laf alırdım. Kimlerle, nasıl birileriyle takıldığından haberdar olmalıydım. Ve en yakın arkadaşları bu karşımdaki ikiliydi.

"Ben de bütün Gwanggjulular bunun gibi sanırdım. İçlerinde kibarları da varmış." Kyungsoo'nun ağzındaki pilavı çiğnerken konuşmasına gülmüştüm. Aslında sanırım bizim oradaki kimse kibar değildi.

"Derse geç kalacağız konuşmak yerine yemeğinizi yeseniz?" Sehun'un uyarısıyla sessizce yemek yemeye başlarken onun hiçbir koşulda değişmediğini fark etmiştim. Hep söylenip şikayet eder ve sistemli hareket ederdi. Üniversitedeki arkadaşları arasında da baskın biri olmasına sevinmiştim ve ona yeniden hayranlık duymuştum.

Az yemek yemeyi ne kadar sevdiğimi bir kez fark ettiğim bir andı yine. Çünkü yemeğimi erken bitirip kalan zamanda Sehun'u izleyebiliyordum.

Gözlerimiz kısa bir süre buluştuğunda gülümsemişti. Her günümüz böyle birlikte yemek yiyip birbirimize gülümseyerek geçecekse bu üniversite hayatını oldukça sevebilirdim.Tabağımda kalan, başkalarına göre oldukça lezzetli olan yiyeceklere uzanıp ağzına atan Sehun'un sevimliliğinde kaybolmuştum.

"Kaç yıldır arkadaştınız?" Ancak unuttuğum şey artık yalnız, ya da bizimkilerle beraber yemek yemediğimizdi. Baekhyun ona olan bakışlarımı yakalamıştı.

The SeditionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin