16.BÖLÜM

11K 1.1K 62
                                    



 Gözlerimi Mimi' nin bana seslenmesi üzerine açtım. Henüz gün doğmadığı için oda hala karanlıktı. Mimi:

-Beria, hadi kalk derse geç kalacaksın yoksa, dedi.

Mimi' yi gördüğüme o kadar mutlu olmuştum ki hemen boynuna sarıldım ve:

-Dün yaptıklarım için özür dilerim! Sana bağırmamalıydım, lütfen affet beni, Mimi. Biliyorsun burada senden başka kimsem yok, eğer sen de bana sırt çevirirsen kimsesiz kalırım, affet beni lütfen!

Mimi' de bana sımsıkı sarıldı ve:

-Sana nasıl küsebilirim, elbette ki yaşadıkların hiç kolay şeyler değil, ayrıca dün yemekhanede bir şeyler olmuş, seni bu haldeyken nasıl yalnız bırakabilirim. Hadi kalk ve hazırlan, akşam yemeğinden sonra bol bol dertleşiriz ancak şimdi derse geç kalırsan Pamir yine kızabilir sana.

Haklıydı, dünden sonra onunla az diyalog kurmak istiyorsam tartışmaya ortam hazırlamamalıydım. Hızla kalkıp hazırlandım, saçlarımı kafamın üzerinde sıkı bir topuz yaptım, böylece Rima' yı daha az anımsatırım diye düşünmüştüm ve kapıdan çıkmak üzereydim ki Mimi kılıcımı getirdi. Unutuyordum az kalsın, artık o da kıyafetimin ayrılmaz bir parçasıydı tabi ki. Birden aklıma, Pamir' in dün bana verdiği ve bir türlü fırsat bulup veremediğim pelerini geldi, onu da yanıma alıp öyle çıktım. Sabah sabah çalışma salonunda kimse olmazdı böylece pelerinini ona kimse görmeden geri iade edebilirdim. Hızlı adımlarla çalışma salonuna girdim. İçerisi buz gibiydi diyebilirim ve oldukça da karanlık... İçim ürpermişti, acaba beni bu sabah ne bekliyordu. Pamir' i göremiyordum, ama buradaydı bunu hissedebiliyordum. Seslenmeye karar verdim:

-Pamir!! Nerdesin seni göremiyorum, dediğin gibi gün doğmadan geldim işte, hadi ne duruyorsun derse başlayalım, dedim. Ama hala çıt yoktu, sessizlik ve giderek düşen vücut ısım yüzünden gerilmeye başlamıştım. Bir an önce hava aydınlansın istiyordum. Çünkü soğuk kadar karanlıktan da hoşlanmıyordum. Tekrar seslenmeme rağmen yine cevap alamadım, temkinli adımlarla çalışma salonunda dolaşmaya başladım ama burası gerçekten çok geniş bir alandı, onu nasıl bulabilirdim ki? Acaba bişi mi olmuştu? Neden cevap vermiyordu bana? Ne anlatmaya, ya da bu saçma oyunla bana yine ne öğretye çalışıyordu? Tanrım! Neden açık açık ne yapmak istediğini söylemek yerine her defasında böyle oyunlara başvuruyordu ki sanki!

Burada olduğundan adım gibi emindim ve tabi beni duyduğundan da, yani zihnimi okuyor olduğundan da. Fazla uzakta olamazdı, neydi o mesafe... Hah! Evet yaklaşık beş metre!! Beş metre kadar yakınımda olmalıydı. Odaklanmalıydım sanırım onu bulmamı istiyordu, ama pekala ben ona doğru gittikçe o da kaçabilirdi. Tanrım! Kafayı yemek üzereyim, onu göremiyordum hatta hiçbir şey göremiyordum ve artık düşen vücut ısım yüzünden birbirine çarpan dişlerimin sesi de kafamda yankılanıyordu ve odaklanmama engel oluyordu. Sonunda yine o parlak fikirlerimden birisi ışık verdi! Evet anlamıştım, yanmamı istiyordu, böylece onu görebilecektim. Ortamın ısısı ve karanlıkta bu yüzdendi. Dün sabah yaptığı şeyi yine yapıyordu, önce beni geriyordu ki böylelikle panikleyip sinirlenecektim ve güçlerimi ortaya çıkarabilecektim. Peki hala öyleyse yapmalıydım.

Pamir' in pelerinini bir kenara bıraktım ve iki elimle kolyemi sıkıca tutup ona yanmak istediğimi söyledim. Kollarımı iki yana açıp ellerimi sımsıkı yumruk yaptım ve ısındıklarını, dün sabahki o karıncalanmayı hissetmek için odaklandım. Gözlerimi yumdum ve dişlerimi daha fazla ses yapmamaları için sıktım. Bir süre sonra avuçlarımın ısındığını, dişlerimin artık birbirine çarpmadığını farkettim. Ortam sıcaklığıda yavaş yavaş ısınmaya başlıyordu. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi yavaşça açtım.

AYKIRIWhere stories live. Discover now