26-Kazanılan Birincilik, Kaybedilen Umut...

1.4K 67 45
                                    

"Ohaa"

"Yok artık!!" dedi Kaan hayretle, telefonundaki maili görünce.

"Ne oldu Kaan?" diye sordu Rüzgar, yüzü şaşkınlıktan bembeyaz olmuş genç adama.

Kaan heyecandan konuşamadı ilk önce, sonra en yakın arkadaşına dönüp açıklamaya koyuldu.

"Ya hani şu şiir yarışması vardı ya okullar arası, işte o yarışmada birinci olmuşum!" dedi ve sevinçten ayağa kalkarak zıplamaya başladı. Ardından Rüzgar'da yüzündeki şokla birlikte ayağa kalktı ve "Çok sevindim kardeşim" deyip sevinçten zıplayan gence sarıldı. İkisi de birbirine sımsıkı sarıldıktan sonra ikisi de bıraktı birbirini ve gerisin geriye okulun bahçesindeki banka oturdular.

"Hala çok sevinçliyim lan! Nasıl kazandın oğlum ya." dedi Rüzgar, yüzündeki sırıtmayla birlikte.

"Ne bileyim kardeşim, sanırım acılar insana yazdırıyor." dedi Kaan ve birden ikisinin de yüzü düşüverdi. Evet yaşadıkları o kadar fazlaydı ki okulla sınırlı değil, yaşadığı sağlık sorunları, babasının üzerine çok fazla gelmesi ve daha fazlası onu birinci yapmıştı. Hayatının boktan oluşu onu birinci yapmıştı. "Keşke her şey güzel olsaydı" dedi içinden "Keşke daha güzel hayatım olsaydı da sonuncu olsaydım" diye haykırdı içine. İşte sevinci, umudu, yükselişi bu kadardı. Bunları düşündüğünde parçalanıvermişti içindeki puzzle lar. O ve hayatı her zaman yarım kalacaktı; bunu biliyordu her zaman bilecekti, bitmeyecek bir yolu yoktu herkesin bir sonu vardı fakat onunki daha kısa olacaktı, bunu hissedebiliyordu.

"Her şey çok güzel olacak biliyorsun değil mi?" dedi Rüzgar daha sonrasında, karşısında bir anda eriyip biten gen adama.

"Olacak mı Rüzgar, inanayım mı sana?" dedi daha sonra Kaan, karşısından geçip okula giren Sinan'ı, Rüzgar'a işaret ederek.

"Ona inat güzel olacak Kaan, dedim ya her şeye rağmen."

***

"Sinan hadi kanka, tiyatro hocası bekliyor" dedi Karan, sınıfa girip Sinan'ın yanına giderken.

"Hee unuttum ben onu ya, tamam hadi gidelim" dedi Sinan sırasından kalkıp, Rüzgar'la Kaan'a pislikçe sırıtmayı ihmal etmeden çıktı sınıftan.

Sinan ve Karan okulun tiyatro grubunda oyunculuk dersleri alıyorlardı. Yarın tiyatro salonunda sergileyecekleri bir oyunları vardı ve son gün ki provalar için hocası oyunda yer alan bütün öğrencileri çağırmıştı. Oyunun adı Ağır Romandı genelde şehir ve devlet tiyatrolarında sergilenen zor bir oyunu okulda oynayacaklardı. Bu oyun için Sinan ve arkadaşları bir yıldan beri hazırlanmışlardı yani Sinan tiyatro arkadaşlarıyla zaten ortaokuldan beri görüşüyordu.

Sinan, başrolü üstlenmişti, orospularla dolu olan mahallede bir kabadayıyı canlandıracaktı. Yaklaşık iki saatlik bir oyundu ve gerçekten hiçbir aksaklık olmaması için bütün tiyatro oyuncuları tam anlamıyla köpekler gibi çalışmıştı.

Kaan Sinan'ın tiyatroyla ilgilendiğini o gün anlamış, şaşkınlığını ise gizlemeyi koruyamamıştı. Sinan gibi bir insanın sanatın en köklü alanlarından biri olan tiyatroya nasıl gönül verdiğini gerçekten çözemedi. Yarın onu izleyecek miydi, onu bile bilmiyordu. Hayvan gibi merak ediyordu fakat en önde onların sınıfı arasında onu izlemek, bilmiyordu kalbi kaldırabilecek miydi?

Rüzgar'ında eskiden beri tanıdığı bir çok arkadaşı bu oyunda oyunculuklarını konuşturacaktı ve o yüzden kesinlikle izlemeye gidecekti. Kaan'a da çok ısrar etti gelmesi için fakat Kaan "Gelirim" diyemedi sadece yarına kadar düşüneceğini söyleyip son dersin zili çalmasıyla ayaklanıp evlere gitmek üzere dağıldılar. Rüzgar'la Kaan hala beraber yürüyordu ve birbirlerini o kadar çok sevmişlerdi ki arkadaş olarak, ayrılmak istemiyorlardı.

KARANLIĞIMDAKİ CENNETWhere stories live. Discover now