24-Keşke Beni Bekleseydin...

1.9K 81 90
                                    

Her şey çok mu büyüktü yoksa o mu gözünde büyütüyordu?

Rüzgar kafasını hızlı trenin camına koymuş, uyuyordu; daha doğrusu içi geçmişti. Fakat sonrasında kafasının camdan aniden kayması sonucu uyanmıştı hemen. Sersem gibiydi, kaç gündür uyumuyordu kim bilir? Olaylar iyice boka sarmış durumdaydı. Bu sefer 'Sikik Hayatlara' bölüm açmayı bile ihmal etti çünkü fark etti ki sıralayamayacağı kadar kötüydü hayatı. Ardından Bora'nın söylediklerini hatırladı, gerçi hiç aklından çıkmıyordu.

"Keşke bekleseydin be Rüzgar. Keşke bu kadar çabuk unutmaya çalışmasaydın beni. Keşke...

Keşke kendine hemen bir yatak arkadaşı bulmasaydın!"

Keşke dedi içinden fakat biliyordu ki keşke(ler) hiçbir şeyi düzeltmiyordu. Titredi, üşüyordu içi sızladı birden, ürpertiyle birlikte. Korktu; dile getiremedi, kalbinden diline giden bütün yollar yıkılmıştı sanki. Gülmeye başladı birden sessizce, derinden daha sonra ise yüzündeki kirli gülüşünün yerini hıçkırıklar ve gözyaşı almıştı.

Ağladı, o ağladı üstüne daha çok yük bindi, o ağladı kaybettiğini hatırladı, o ağladı artık çöktüğünü, hayata olan yılgınlığını hatırladı. O ağladı, sabır denen o saçma şeyin artık dayanılamayacak kadar canını acıttığını fark etti.

"Peçete ister misiniz?" dedi yanındaki kadın.

Rüzgar bir anlık şaşkınlıkla düşüncelerinin ve kendisinin arasına bir de yanındaki kadının sesi girmesiyle irkilmişti.

"İyi misiniz?" diye sordu kadın yanındaki genç adamdan bir cevap alamayınca.

Rüzgar biraz daha yerleşti koltuğuna ve dikleştirdi kendini ardından ise kafasını yanındaki 30-35 yaş aralıklarındaki kadına baktı.

"Bilmiyorum, iyi veya kötü artık ikisinin de bir önemi yok." dedi kendini sıkıp, gözlerinden dökülmeye çalışan yaşların akmaması için çabalayarak.

Kadın baktı öylece Rüzgar'ın yüzüne ve daha sonrasında önüne baktı. Bakarken ise önündeki koltuğa mırıldanmaya başladı içindekileri.

"Galiba sende benim gibi zıtlıkların arasında kaybolmuşsun. İkimizde gece ve gündüzün arasındaki zamanda tükenmişiz, bağırmaya çalışıyoruz fakat sesimiz işitilmiyor. Ve muhtemelen diyoruz ki içimizden 'Biz bunları hak etmedik'... Peki bunu biz neye göre söyledik?" dedi kadın son anda, Rüzgar'ın yüzüne acı bir tebessümle bakarken.

"Yani biz bunları hak ettik mi diyorsun?" dedi Rüzgar, kadını anlamaya çalışarak.

"Hayır. Diyorum ki biz bunları istedik, fark etmeden de olsa."

"Ben hayatımda bu kadar saçma bir cümle duymadım. Asıl siz iyi misiniz? Ben yanıyorum, içim yanıyor. Her şey berbat bir halde salak saçma şeylerle uğraşıyorum fakat o salak saçma şeyler benim hayatım, varlığım ve onlar beni boka sürükleyen şeyler de aynı zamanda. Ben onları nasıl düzeltebilirim diye düşünürken sizin bu dedikleriniz gerçekten benim mantığıma ters düştü, üzgünüm."

"Tabi ki mantığına ters düşecek çünkü aşıksın genç adam. Bilmez misin insan en büyük hataları aşık olduğunda yapar çünkü mantığın aşık olduğunda devre dışı kalır. İşte biz aşık olmayı seçeriz, seçtiğimizde ise bunu istemiş oluruz kısacası yanmak isteriz. Sonrasında hatalar yaparız birden çok ve ortaya hangi sonuç çıkar biliyor musun? Aslında her şeyi bizim istediğimiz..."

Rüzgar biraz sinirlendi ve tamamen kadına doğru döndü. Sesini ayarlamaya çalıştı ve bağırmamaya özen gösterdi.

"Allah aşkına hangi insan aşık olmayı seçer, bile bile yanmayı, hayatını mahvetmeyi, ondan başka bir şeyi düşünememeyi, kim ister? Şahsen ben istemezdim ben o yeşil gözleri şu anda bile sizle konuşurken hatırlamak istemezdim. Yani diyeceğim aşık olmak seçilebilen bir şey değil!"

KARANLIĞIMDAKİ CENNETDonde viven las historias. Descúbrelo ahora