14-Sürpriz.

4.3K 159 224
                                    


"Seni istiyorum Kaya" dedi Rüzgar kolunu sımsıkı tutmuş gencin.

Kaya ise hiçbir şey diyemedi önce, çünkü adeta transa girmişti. Ardından karşısındaki sarhoş gencin yüzüne daha dikkatli baktı ve ela gözlerindeki arzuyu fark edebildi.

"Ne-ne diyorsun Rüzgar? Sen sarhoşsun ve ne dediğini bilmiyorsun bence gel banyoya götüreyim seni bir duş al ve kendine gel." dedi şaşkınlığının ardından Kaya.

"Hayır ben hiç olmadığım kadar kendimdeyim, hem beni isteyen sen değil miydin? Al işte sana fırsat sunuyorum" dedi Rüzgar ve anında tokadı yüzüne yemesiyle sarsıldı. Çünkü söylediği kelimeler gizliden gizliye karşısındaki genci itham ediyordu ve Kaya dayanamamıştı. Ardından Rüzgar kalkmaya yeltendi tokattan sonra ama başarılı olamadı tekrar yattığı yatağa düştü. Kaya ise hiçbir şey yapmamıştı onu kaldırmak için, ona yardım etmemişti çünkü onun bu halde sokağa çıkmasına izin veremezdi. En başta yapmak istediği şeyi yani kahveyi hazırlamak için mutfağa gitti tekrar Kaya sanki üzerinden yüz tır geçmiş gibi o kadar dağılmıştı çünkü kalbi. O sırada ise Rüzgar yine sızmıştı yattığı kanepede. Kaya ise cezvenin içine gerekli malzemeleri koyduktan sonra, iki elini de tezgaha dayayıp başını da tezgahın üstündeki dolaplardan birine koyup düşünmeye başladı, "ben nerede hata yaptım" diye. Aslında hiçbir yerde hata yapmamıştı -ki zaten Rüzgar'da öyle demek istememişti ama sarhoştu gerçi sarhoşken insanın ağzı daha çok doğru konuşurdu ya neyse.

Kaya yoğun düşüncelerine dalmıştı bir süre ve o derin düşüncelerinden, ocaktaki kahvenin taşma sesinden sonra hemen sıyrılmıştı.

"Lanet olsun!" dedi Kaya ocağı kapatırken. Çok sinirlenmişti çünkü her yer kahve olmuştu. Fakat sinirini kontrol altına almaya çalışarak, son derece soğuk kanlılıkla kahvenin döküldüğü yerlere; mutfaktaki sarı bezleri koydu ve cezvenin yarısından azında kalan kahveyi ise az önce dolaptan çıkardığı fincana boşalttı. Ardından hemen yerdeki sarı bezleri tezgaha koyup elindeki fincanı içerideki az önce kalbini kıran ama hala deli gibi hoşlandığı gence götürdü.

İçeri girdiğinde Rüzgar'ın tekrar uyuduğunu fark etti ve neyse ki bu sefer düzgün bir şekilde uyuyordu. Bir süre öyle onun uyumasını izledikten sonra yanına gitti ve hemen kanepenin hizasında olan masaya elindeki kahveyi koydu. Karşısındaki genci uyandırmak zorundaydı ama korkuyordu, korkuyordu işte. Yine ağzından kötü şeyler çıkarmasından korkuyordu yine kalbinin kırılmasından. Ama yapacak bir şey yoktu onu kendine getirmesi için bunu yapmak zorundaydı, onu uyandırmalıydı.

"Rüzgar" diyerek dürtmüştü onu omuzlarından, gayet nazikçe. Ama karşısındaki odun onu duymuyordu bile, hemen tekrardan dürttü onu ama bu sefer kabaca ve birazda bağırarak "Rüzgar uyanır mısın?" Rüzgar yoğun bir tedirginlikle gözlerini açmıştı sadece, vücudu tepkisizce. Ardından salonda hafif göz gezdirdikten sonra "Ne oldu." dedi karşısındaki genç Kaya'ya.

Kaya ise onun biraz daha kendine geldiğini anladı ve sehpanın üzerindeki kahveyi tekrardan alıp karşısındaki kanepede doğrulan gence uzattı.

***

"Ben sana en baştan dedim değil mi? Ama beni dinlemedin beni dinleseydin Rüzgar'ın haklı olarak bu kadar ağır bir tepki vereceğini anlardın. Senin yüzünden bende bu olayın içindeymişim gibi göründüm. Hayır anlamıyorum neden Tuğçe'ye uyduk ki?" dedi öfkeli bir biçimde Kaan, Sinan'ın odasında onun yüzüne pansuman yaparken.

"Tamam yeter artık, kes başımda mızırdanmayı Kaan. Olan oldu ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok!" dedi Sinan sinirle sevgilisinin elini yüzünden kendi çekip, ayağa kalkarken.

KARANLIĞIMDAKİ CENNETWhere stories live. Discover now