07

227 50 10
                                    


''Yazar yabancıyı kurtaracak mı?''

(,)

Defterde aniden ortaya çıkan cümle afallamama neden olmuştu. Hâlâ kâbusta olmadığıma emin olmak için kendimi cimcikleyip kendime sert bir tokat geçirdim. Canımı fazlasıyla yakmıştı hatta el izim çıktığından bile şüphelenmiştim.

Gerçekten uyandığıma emin olmuştum. Korkudan titreyen vücudum hâlsiz düşmüş ve deftere yaklaşmamak adına kendine görünmez bir şerit çekmişti sanki. Ancak kalbim deftere fazlasıyla yakınlaşmak istiyordu, neden bilmiyorum ama kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Dizginleyemiyordum.

Deftere yaklaşıp titreyen ellerimle elime aldığımda yavaş yavaş ortadan kaybolan ''Kurtar beni yazarım.'' cümlesinin mürekkebi dağılmaya başlamıştı. Halüsinasyon görmediğime de emindim.

Deftere hızlı bir gözatıp karman çorman yazımdaki cümleleri okumaya çalışıyordum. Eskiden bu kadar çirkin yazmıyordum.

Defterdeki cümleleri okumaya başladım.

''Yabancı, kitabın hükümdarı olmuştu. Tamamlananlara eziyet ediyor ve onları en ağır cezalarla sayılarını azaltıyordu. İntikam ateşinden yanıp kavrulan yabancı, hiç kimseyi dinlemedi. Yazarına ihanet etmiş bir kitap karakteri olarak tamamlananlar onun bu hüküm sürmesine daha fazla izin vermedi. Onunda acı çekerek ölmesini istediler. Onu yazarın aklından ve kitabın hafızasındaki kötü düşünceleri, yabancıyla ilgili her şeyi yok etmek istediler. Peki, yabancı yok oldu mu?''

Yabancı ve tamamlananlar... Bunlarda ne demek oluyordu şimdi? Bir kitap karakterinin canlanması bir gerçeklik miydi? Bu yazıların benim yazmamış olmam, defterin içindeki anlatan rejimle karman çorman olması. O yavaş yavaş kaybolan cümle... Bunlar gerçek olabilir miydi?

Kâbusumda gördüğüm şeyler, gerçek miydi?

Ve şu an ölecek olan kişi, benim son karakterim miydi?

Titreyen elimle kalemimi alıp, sayfaları karıştırmaya başladım. Olup bitenleri hızlı bir göz geçirdim. Sayfaları okurken gözlerim doluyor ve gözlerim yanıyordu. Defterime işlenen duygular, benim nasıl bir canavar olduğumu hissettirmeye yol açmıştı. Nefret ve kırgınlık içeren cümleler kalbimi yok etmeye yetiyordu. Bu cümleler beni ezip geçmişti. Ben yabancının bu kadar acı çektiğini bilmiyordum.

Gözyaşlarım sayfalara damlamaya başlamıştı. Titreyen ellerim, kalemim sayfayla temas ettiğinde aklımdan geçen kelimeler sayfaya işlenememişti. Yazmaktan korktuğum, ölen karakterler hafızamdan birer birer silinirse onca yılımı adadığım yazarlığın ne anlamı kalırdı?

Kalbimde hissettiğim boşluk yazarlığımın bu acı verici kısmı olmalıydı.

.

Kanlar seller gibi boşalıyordu. Yüzümü darmadağın etmişlerdi. Hissettiğim acı misliyle artarken saçlarımın çekilip başımı kaldırılmasıyla, nefesim kesilip duruluyordu. Doğru düzgün soluk alıp veremiyordum.

Tamamlanan karakter benim saçlarımı çekerken yüzüme yaklaştı ve tıslayarak bana bir soru yöneltti:

''Yazar seni affedecek mi yabancı?'' bu soruyu düşünmeme gerek yoktu aslında. Yazar beni asla affetmeyecekti.

Fakat havada bir değişiklik vardı. Kara bulutların sayfalarda toplandığı, hızla çiseleyen yağmur... Şu an sayfaları kim yönetiyordu?

''Tekrar soruyorum: Yazar seni affedecek mi?'' başımı yere savurup vücudumu yere kapaklamıştı. Benden bir cevap bekliyordu. Cevabım var mıydı? 

Hayır.

Benim üzerime parlayan cisimlerle gelirken kara bulutlarda bir yazı oluşmaya başladı. Yavaş yavaş yazılan bu yazı... Yazara aitti.

''Affet'' yazmıştı ilk önce. Hepimiz gelecek olan eki bekliyorduk çünkü her şey barizdi.

''-meyecek'' eki gelirse sonsuza dek kaybolacaktım. 

Bir an duran yazı sesleri tekrar yankılanmaya başladı. Ve cümleyi tamamladı.

''Affetti.''

stranger of book ➼ yoongiWhere stories live. Discover now