06

285 55 24
                                    

''Esaret altındaki kitap karakterleri, cesaretlerini topladı.''

(,)

O kızın bana söylediklerini sürekli düşünüp duruyordum. Bir yabancının özel olmasındaki imkân ne kadardı?

Yabancıydım ama, yazarıma ihanet etmiş bir yabancıydım

Kendim hakkında hiçbir şey yazamıyordum. Ne bir ad, ne bir görünüş ne de bir sevgi.

Kendime bir türlü yakıştıramıyordum. Zamanın geçmesiyle, kitaba layık olmadığımı düşünerek o diğer kitap karakterlerinin dediklerini aklımda tarttıkça, hiçbir şey yapamıyordum.

Kitap artık ruhumu yavaş yavaş emiyordu. Kaybetmiştim masumluğumu. Yeşil saçlarım gittikçe grileşiyordu.

Saçlarım yaşlanıyordu. Ama yüzüm her zaman aynıydı. Bunu da anlayamamıştım. Yüzüm, yazarımın beni ilk tarif ettiği gibi aynıydı. Sadece kendim sorgulayarak bazı soru işaretleri kafamda belirmişti.

Yazarım yüzümü bir ayrı naiflikle düşündüğü için mi yüzüm yaşlanmıyordu? Yeşil saçlarımı özlüyordum ama kendime bir şey yazmaktan korktuğum için grileşmesine izin veriyordum.

En azından, içimi kirletsemde dışım temiz kalmalıydı.

.

O yazar kıza birkaç soru sormak için onun sayfasına gidiyordum. Sükunet içindeki sayfalar, karanlık mekanlarla birleşmiş ve korkunç bir görüntü vermişti.

İçimi ürpertmişti bu mekanlar. Korku salmıştı içimi. Kalbim sıkışmaya başladı aniden. Nedenini bende bilmiyordum. Kötü bir şeyler olacak gibi hissediyordum.

Karanlık sayfalarda yürümeye devam ederken bir hışırtı duymamla adımlarımı kesip etrafı izlemeye başladım.

"Merhaba yabancı." Boğuk çıkan sesiyle gölgeler arasından çıkan kitap karakterini görünce istifimi bozmadan onu izlemeye devam ettim.

Yüzünü darma dağın ettiğim kitap karakteriydi gölgeler arasından çıkan. Zamanı ele geçirdiğim için nerdeyse zaman diğer kitap karakterleri için durmuştu. Bu yüzden o kitap karakterin yaraları geçmiyordu. Oysaki yakışıklı bir çocuktu.

"Yazar senden nefret ediyor yabancı." Dudaklarım yavaşça yukarı kıvrıldı. Ona doğru yaklaştım.

"Yazarın oluşturduğu lanet olası bir karaktersin. Asla yarım kalmadın. Ne son karaktersin ne de ilk. Yazarın daha kim olduğunu bilmiyorsun." Yüzündeki 'korku' kelimesi misliyle okunuyordu. Elinde tuttuğu her neyse, o da titriyordu. Benden korkmuştu.

Onun üstüne gittikçe gerilemeye başlamıştı. Cesaretini toplamış olmalı ki elinde tuttuğu parlak demir cismi bana doğrulttu.

"Bunun ne olduğunu bilmiyorsun değil mi? Tamamlananların da avantajları vardır yabancı. Yazar tarafından tamamlandıklarında âdeta ermiş olurlar. Sen cahilden başka bir şey değilsin."

Gölgelerden çıkan diğer kitap karakterleri etrafımı sarmıştı. Ellerinde o parlak demir, ucu keskin cisimlerle üzerime doğru geliyorlardı.

Demir parçalarını üzerime doğru salladıklarında hırkam yırtılmıştı. Hâlâ ne olduğunu anlayamazken arkadan iki kişi kollarımı sıkıca tutup, diz çöktürdü.

Bana bir tuzak kurduklarını anlamıştım. Kıyafetlerimi param parça etmeye başladıklarında yüzüme aldığım darbeyle afallamıştım.

Yüzümden kanlar hiç durmayacakmış gibi akmaya başladı. Eskisi gibi bana iğrenç kahkalarıyla gülmeye başladılar.

Karnıma yediğim darbelerle bir an nefes alamamıştım.

Parlak demir cisimlerin biri karnıma girdiğinde acı içinde inledim.

Beni ortadan kaldırmak istiyorlardı. Cesaretlerini toplamışlardı.

Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin verdiğimde kısık sesle acı içinde mırıldandım.

"Kurtar beni yazarım."

.

Başımı kaldırıp gördüğüm kâbustan sonra hızlıca atan kalbimi dizginlemeye çalıştım.

Masa başında uyuyakalmıştım. Derin nefesler alıp verirken masanın köşesinde duran defterime baktım.

Onun hikâyesini yazarsam eski mutluluğuma kavuşur muydum?

Defteri elime alıp yavaşça en son yazdığım sayfaya gittim.

Sayfadaki aniden oluşan yazı çığlık atmama sebep olmuştu.

Deftere yavaşça eğilip kalın harflerle yazılan cümleyi okudum.

"Kurtar beni yazarım."

stranger of book ➼ yoongiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt