II. KISIM / 1. Hastanede

3.8K 294 9
                                    

Üstü başı, eli-yüzü, saçı-tırnağı kan içindeydi Kahraman'ın, tüm bedeni Yazgı'nın kanına boyanmıştı sanki. Bilinci yerinde ya da değil, ameliyathane kapısının açıldığı koridordaki sandalyelerden birine yığılıp kalmıştı. Ardı ardına hep aynı sahneler gözlerinin önünde akıp dururken, sonsuz bir bekleyişe esir düşmüştü. Genç kadın içeride ölümle yaşam arasında gidip gelirken, o dışarıda şimdi ile geçmiş arasında mekik dokuyan aklının peşine takılmıştı. 

Yazgı'nın kollarının arasına yığıldığı an sürekli zihninde beliriyor, ismini söyleyen sesi kulaklarında yankılanıyordu. Nasıl gelmişlerdi? Nasıl yetiştirmişlerdi onu hastaneye? Kumlara yığılan o narin bedeni yakaladığı görüntüler arasına karışan ancak seslerin kaybolduğu kopuk kopuk sahnelerde saklıydı cevap: 

Yediği kurşunlar yüzünden Yazgı ile eş zamanlı yere yıkılan Seyyan, bir yandan ateş eden bir yandan koşarak yetişen Adem ve Hasan... 

Kan, çok fazla kan...

Silâhların susmasıyla etrafı dolduran korkulu insan siluetleri ve endişeli yüzleri... 

Kan, çok fazla kan...

Kumlara birlikte çöktüğü narin bedenin kolları arasından sökülerek alınışı... 

Kan, çok fazla kan...

Plâjdan otoparka yapılan zorlu uzun koşunun ardından, cipin arkasına kendisini atabildiğinde, yarı cansız bedenin kucağına uzatılması, biri direksiyonda öndeki iki korumayla hastaneye varış...

Kan, çok fazla kan...

Yazgı'nın bir kez daha kollarından koparılarak sedyeye alınması...

Kan, çok fazla kan...

Ve işte şimdi ameliyathane önü...

Hâlâ çok fazla kan...

****

Hastaneye getirilir getirilmez, ameliyata alınmıştı genç kadın. Nesli Han, yetişememiş, görememişti kızının son durumunu. Aynı koridorda, ancak ayakta, sırtını duvara dayamış, gözleri kapalı, nefes alır alamaz, tıpkı Kahraman gibi kahredici bir korkuya tutulmuş bekliyordu. İkisi de karşısındakinin varlığının farkında, ne biri diğerine yaklaşabiliyor, ne diğeri öbürüyle konuşabiliyor, ne de biri birine teselli verebiliyordu.

****

Kolundaki sızının giderek artmasına dayanamayan Gonca, ağrısını dindirecek bir şeyler istemek üzere doktorun yanına yollanmıştı ki, lobide karşılaştı Altıner kardeşlerin üçüyle de. Nezaketli ancak mesafeli bir baş selâmıyla yürüyüşüne devam etmek üzereyken çalan telefonla duraksamak zorunda kaldı. Kızı arıyordu.

"Nefes'er," diye cevapladı gelen çağrıyı, sevgisini sakınmadan. 

Genç kızın adını duymasıyla kaybettiği nefesini bulmuş yeniden soluk almaya başlamış hissine kapılırken Celil, Rezzak aynı tınıyı günün birinde kendi isminde de yakalayıp yakalayamayacağını düşünüyordu. Bir şeylerin ters gittiğini ilk anlayansa aniden beyaza dönen yüzünü ve yiten dengesi nedeniyle sendelediğini fark ederek kızıl müdireyi düşmeden yakalayan Fettah olmuştu. 

****

Her bir saniye tek tek uzandığı sonsuzluktan işkence ederken ve Yazgı'nın: "ben, kendim ve valizlerim..." (*)  diyen  sesi yankı bulurken beyninde, resepsiyonda ilk karşılaştıkları, aslında derin mavi gözlerin aşkına vurgun düştüğü günün anısı belirdi zihninde Kahraman'ın. 

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin