I. KISIM / 31. O Eğlence Sadece Bana Ait!

5K 359 12
                                    

Nihayet denize açılmıştı lüks yat. Yazgı, güvertede gölgelik altı bir şezlonga yerleşmiş, Marmaris'in derin mavi sularını seyre dalmıştı. Kahraman ortalıkta görünmüyordu, şu aşamada tonlarca işin peşinde, oradan oraya koşturup durmaktaydı herhalde. Etraf da kalabalıklaşmaya başlamıştı, anlaşılan kamarasına çantasını atan yukarı çıkıyordu. Bu güneş ve deniz kaçırılmazdı zira!

Önünde akıp giden harika manzara genç kadının sanatçı ruhunu hareketlendirmişti, fotoğraf makinesini açmasıyla önceki gün İyigün Motel'de çektiği fotoğraflar belirdi ekranda. Ne kadar çok poz vardı! Rabia, Haydar, Emrecan tek tek ve birlikte gülümsemişlerdi objektife. Bir kaç resimde kendisi de dahil hepsi bir aradaydı. Ve Kahraman... Genç kadın ona ayrı bir özen göstermiş, çoğu pozunu habersiz çekmişti. Ailesine bakarken, kaşlarını çatarken, başını geriye atmış gülerken, profilden, tam karşıdan. Sayamadığı kadar Kahraman görüntüsü. Hele bir tanesi vardı ki; öğlen sıcağına rağmen esen rüzgâr saçlarını dalgalandırırken, güleç kahverengi gözlerle kameraya doğru gülümsemişti genç adam. Dudağının kenarındaki muzip kıvrım yüzünü hareketlendirmiş, göz kenarlarındaki ince çizgiler yumuşak bir hüzün vermişti sanki bakışlarına. 

En son kare, herkesin birlikte bulunduğu anı sonsuzluğa mühürlemişti. Resimde, Yazgı ve Kahraman, Haydar ve Rabia'nın arasında, Emrecan babasının önünde ve kollarının arasında ayakta duruyordu. Motel İyigün ise hepsinin arkasında bütün heybetiyle yükselmekte, küçük grubu kucaklamaktaydı âdeta. Görüntünün kalbine kazındığını hissetti genç kadın, duygulanmıştı. Buna sebep belki özlemini duyduğu aile hayalinin bu karede hayat bulması, belki de içten içe bağlandığı ama karşılık göremediği adamdı. Bilemedi.  İçini dolduran hüzne dalıp gitmişti ki, aşina ve iri bir beden yandaki boş şezlongda beliriverdi. 

"Ne haber?" diye sordu adam, güneş gözlüğünün koyu camlarının arkasından etrafı süzmekteydi. Tedirgin bir hâli vardı.

Cevap vermedi genç kadın. Bunun yerine: "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Kahraman şaşalamıştı: Bu kadar mı belli ediyordu artık duygularını? Yüzünü özellikle ifadesizleştirerek kontrollü şekilde cevapladı: "Yoo, her şey yolunda."

"Tedirgin görünüyorsun."

İçten içe sinirlendi adam; hiç mi vaz geçmezdi bu kadın? İnat etti: "Sana öyle gelmiş." dedi.

Yazgı aksini bilse de, üstüne varmadı fazla. Nasılsa birazdan dökülürdü. Öyle de oldu zaten. Kısa bir sessizlikten sonra: "Durmuş Altıner'in oğulları Marmaris'teymiş" dedi adam.

Duydukları genç kadının içini sevinçle doldurdu. Onun ailesi de böyleydi: Başka bir kadınla evli bir baba, o kadından olma üç abi ve diğer tarafta da tüm yalnızlığıyla yaşam süren bir anne. Her ne şekilde olursa olsun seviyordu bu aileyi. Hatta bazen babasının ölmüş karısını bile severken buluyordu kendisini. İşte şimdi de "İnciler" yani abilerin tamamı buradaydı. Yazgı kalbinin ferahladığını, genişlediğini, daha rahat nefes aldığını hissediyordu şimdi.

"Gerçekten mi?" diye sordu, saklayamadığı bir mutlulukla.

Bu tepki Kahraman'ı daha da asabileştirdi. Durmuş Altıner ve Yazgı arasındaki ilişkiyi çözememişken, üstüne bir de Altıner kardeşler ortaya çıkmıştı. Uzun yıllardır tanır ve takip ederdi aileyi. Hiç bir meseleye böylesi karıştıklarını, böylesi boy gösterdiklerini hatırlamıyordu. Öfkeyle sıkılı dişlerinin arasından tısladı: "Gerçekten."

"Nereden öğrendin? Durmuş Beyle mi konuştun?" 

"Gonca haber verdi," dedi adam ve dayanamadan sordu: "Baksana bu Durmuş Altıner'le ne ilgin var senin?"

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin