I. KISIM/ 15. Yasemin

6.1K 439 12
                                    

Yazgı anlatmayı bitirdiğinde masaya derin bir sessizlik çöktü. Kahraman, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Bazı şeyler açığa çıkarken, açıklanmaya muhtaç yeni sorular da ortaya çıkmamış değildi.  

Erdem Mahmudi'yi şahsen de tanıdığından, manyaklık derecesini nerelere kadar vardırabileceğini iyi kötü tahmin edebiliyordu. Dolayısıyla artık genç kadının neden böyle bir korumaya ihtiyaç duyduğunu daha iyi anlıyordu.

Buna mukabil sarf edilen her cümle yanında yeni merak konularını da getirmişti yanında. Meselâ; Erdem Mahmudi nasıl girmişti genç kadının hayatına? Nasıl bir ilişki yaşamışlardı?

Durmuş Altıner faktörü de ayrıca göz ardı edilemez şekilde meydanda durmaktaydı. Yazgı ile bağlantısı ne idi? Genç kadının korunması için neredeyse oteli kapattırmış, orta halli bir servet harcamıştı ve harcamayı sürdürecek görünüyordu. Yoksa, yoksa bu ikisi arasında da mı bir şeyler vardı? Düşüncesi bile allak bullak etmeye yetmişti genç adamı. 

Yazgı, karşısındakinin aklından geçenleri az çok tahmin etmiş, ancak sesini çıkarmadan oturmayı tercih etmişti. Gözleri manzaraya takılı, geçmişin kötü anılarını zihninden kovmaya çalışıyordu.

Arkalarından çınlayan şuh bir kadın sesiyle ikili hızla mevcut zamana dönüş yaptı.

"Kahraman! Demek buradasın!"

Otuzlu yaşlarında, alımlı, bakımlı, balık etine dolgun ve boyluca bir esmer güzeliydi sesin sahibi ve kendisini karşılamak üzere ayağa kalkan adama tüm bedenini yaslayarak yapışmaktan kaçınmamıştı: "Merhaba!" dedi nazlı nazlı. 

"Hoş geldin Yasemin." diyerek kuru bir sesle selâmladı onu genç adam, ne fazla yakın ne de fazla uzak. 

"Hoş bulduk. Bölmüyorum ya?" dedi ve küçümser bir el hareketiyle masaya kıvrılarak oturdu kadın. Uzun simsiyah saçlarını şımarıkça savurdu, parfümünün boğucu esansını havada dalgalandırdı. Her jestini daha önce defalarca prova etmiş gibiydi.

Yazgı tepki göstermeksizin kadını izliyordu. Bu türü iyi tanırdı. Ortamdaki en güçlü ve zengin erkeği seçer, vantuzlarıyla yapışır kalırdı. Genellikle müsait yapıdaki tipleri bulmayı becerdiği için de parazitimsi şekilde yıllarca varlığını sürdürürdü. 

"Öyleyse, seninki de müsait bir tip!" diye fısıldadı Zihni hınzırca.

"Kapa çeneni!" 

Aralarındaki atışma Kahraman'ın soğuk sesiyle kesildi: "Pek sayılmaz, bir meseleyi hallediyorduk."

"İş diyorsun yani?" diye kıkırdadı kadın. Bu arada gözlerini arsızca Yazgı'nın üzerine dikmiş, onu süzmeye başlamıştı. 

"Öyle," dedi Kahraman kısaca, sükûnetini muhafaza etmek için azami gayretteydi.  

"Hep iş, hep iş... Biraz da şu güzel tabiatın tadını çıkaralım şekerim," diye kıkırdadı kadın. "Yandım valla, bana soğuk bir şeyler ikram etmeyecek misin?"

Yazgı, dört dörtlük bir gösteriye tanıklık ettiğinin farkındaydı. "Bu adam benim, yaklaşırsan yakarım!" Mesajı veriyordu karşısındaki sergilediği cürret ve edepsizlikle. 

"Çok da tınn!" diye fısıldadı bir daha Zihni. Bu defa aynı fikirdeydiler.

"Ne içersin?" diye âdeta tısladı dişlerinin arasından Kahraman, bu ısrarlı tavır üzerine.

"Her zamankinden," diye kırıttı kadın, anlamazlığa gelmekte büyük ustalık sergileyerek. Ardından keskin bakışlarını Yazgı'ya dikti ve: "Adım ne demiştin canım?" diye sordu. 

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin