I. KISIM/ 8. Resim Yaparken

7.6K 527 3
                                    

Kahraman otele girer girmez hızla ofisine yöneldi. Bazı konuları derhal Durmuş Altıner ile konuşmalıydı. Aklında fır dönen düşüncelerle telefonu tuşladı ve hemen cevap aldı:

"Merhaba Kahraman. Ne var ne yok? Misafirimiz nasıl?"

"İyidir..."

Bundan sonraki bir kaç dakika, genel olarak alınan tedbirlerden, tahsis edilen mekândan, sağlanan korumadan bahsettiler. Bazı hususların üstünden geçtiler, fikir alış-verişinde bulundular. Konuşmanın sonuna doğru, Kahraman asıl konuya girdi:

"Abi, biliyorsun seninle iş yaparken, asla sormam, talepte bulunmam."

"Evet..." Telefondaki adamın sesi gerilmişti, ama geri adım atmadı öteki.  

"Ancak anlıyorum ki; misafirimiz senin nezdinde epey kıymetli. Bu sebeple maruz kaldığı tehditle ilgili biraz daha bilgi almalıyım."

Sessizlik oldu, karşı taraf belli şeyleri ölçüp biçiyordu: "Sana bir şey anlattı mı?" diye sordu en nihayet Altıner Yazgı'yı kastederek.

"Sadece, peşindekinin psikopat bir manyak olduğunu..."

"En iyisi sana konuyla ilgili bir dosya göndereyim... Daha fazla ayrıntıya ihtiyaç duyarsan, Yazgı'ya sorabilirsin. Ona benim için mahzuru olmadığını söyle."

"Anlaşıldı."

"Dinle Kahraman;" dedi Durmuş Altıner, genç adamı uyarırcasına. "Yazgı'yı iyi tanırım ben. Nerede bulunursa bulunsun daima odak noktası olur ve başına daima olağan dışı şeyler gelir. İstisnası yok. Bu yüzden çok dikkat et."

Sonraki günlerin bu tespitleri nasıl doğrulayacağından habersiz:

"Tamamdır," diye karşılık verdi genç adam. O anki tek endişesi yıllardır hamiliğini yapan adamı memnun etmekti. 

****

Genç kadın ve küçük çocuk epeydir, boyalarla uğraşıyordu. Ufak bir istişareden sonra önlerindeki muhteşem deniz manzarasını kâğıda geçirmeye karar vermişlerdi.

"Çizmeden önce görmesini öğrenmelisin," dedi Yazgı.

"Nasıl?"

"Bakmalı, görmeli, neyin nerede nasıl durduğunu belirlemelisin."

"E işte, deniz de orada, gökyüzü de orada!" dedi çocuk yaptığı işten başını kaldırmadan.

Bu açık tespit karşısında kahkaha atmaktan kendini alamadı genç kadın. Konuyu uzatmadı, çocuk boyalara bulanmış halde eğleniyor görünüyordu. Odakmış, oranmış, şuymuş buymuş konuşmaktan vaz geçti. Heves kaçırmanın âlemi yoktu.

"Biliyor musun," dedi neden sonra çocuk boyamayı sürdürürken. "Ben ressam olsam kimi çizmek isterdim?"

"Kimi?" Meraklanmıştı Yazgı.

"Annemi."

Genç kadın yutkundu, ne diyeceğini bilemedi. Çocuğun da karşılık beklediği yoktu zaten, devam etti: "Ama asıl sorun şu, yüzünü unutuyorum. Her gün giderek silikleşiyor aklımda. Hatırlamaya çalışıyorum, uğraşıyorum. Evet fotoğrafları falan var ama... aynı şey değil sanki... kısacası yapabilsem de bir gün, yine de çizemeyeceğim sanırım."

"Belki öyle olması gerekmiyordur," dedi yumuşakça genç kadın.

"Nasıl yani?" Cevap ilgisini çekmişti küçük çocuğun.

"Nasıl anlatsam bilemiyorum," diye devam etti derin mavi bakışlı güzel. "Fakat ben hep duyguların görüntülerden daha kalıcı olduğuna inanmışımdır. Meselâ sen annenin duygusunu hatırlıyor musun?"

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin