I. KISIM / 29. Uzun Gece

4.7K 360 17
                                    

Gecenin karanlığında direksiyonda, yan koltuktaki "bağlantı"sıyla Marmaris'e doğru İstanbul'dan çıkarken düşünüyordu Erdem. O büyürken Babası hep "başarılı olmak için insan en iyi bildiği şeyi yapmalı" derdi. Bu fikir hayatının tüm akışını etkilemişti. Ailede, okulda, sosyal çevrede en iyi neyi bildiğini, ne yaparsa başarılı olabileceğini araştırmıştı taa küçüklüğünden beri. Ve ilk gençlik yıllarında en nihayet bulmuştu. Bulmuş ve babasının sözünü tutmuştu. 

O "kötüydü". Erdem'in yapmayı en iyi bildiği şey "kötülük"tü. Ayrıca da hazzın doruklarına ulaştıran, kendisini benzersiz hissettiren tek şeydi bu. Yüksek zekâsı, narsistik kişilik bozukluğu ile sosyopatlığı bir araya gelince eşine az rastlanır bir karışım ortaya çıkmış, karakterinin her zerresine nüfuz etmiş, yaşamında bütünüyle egemenlik kurmuştu. 

Kötülükle geçirdiği onca vakit içinde, bir tek Yazgı ile karşılaştıktan sonra  gerçekten "iyi"leşmeyi düşünmüş ve hatta neredeyse samimiyetle istemişti. Ancak bu durum Ağustos ayında kar yağmasından bile daha mucizeviydi ve tabii ki fazla sürmemişti. 

"Bağlantı" uyuduğu koltukta rahatsızca kıpırdanınca dikkati ona yoğunlaştı bu defa Erdem'in. Fazla zeki ya da akıllı olmayan adamın sadık bir av köpeği gibi sürekli yanında yöresinde bulunması ve hizmette sınır tanımaması, onu vazgeçilmez bir ortak kılıyordu. Bunun yanı sıra şiddet potansiyeli de ayrıca önem taşıyordu Mahmudî açısından, zira o kendi ellerini kirletmek yerine her zaman başkasınınkileri kullanmayı tercih ederdi.   Buna mukabil bazı şüpheleri yok değildi "bağlantı"yla ilgili. Bir şeyler sakladığından ve kendisinden farklı bir amacın peşinden gittiğinden neredeyse yüzde yüz emindi. Şimdilik bunu göz ardı ediyor, sadece ondan faydalanmaya bakıyordu. 

Ancak adamla tanışıklığının Yazgı ile aynı döneme denk geldiğini de asla aklından çıkarmıyordu. Henüz aradaki bağlantıyı çözememesinin nedeni ise karşısındaki adamın aşırı derecede ketum davranmasından ziyade Erdem'in peşindekilerden köşe bucak kaçmasından ve bir an önce genç kadını bulmak için paralanmasından kaynaklanıyordu kuşkusuz. 

*****

"Çek lan kenara!" diye kükredi Rezzak.

"Nedenmiş o?" dedi Celil, en az öfkeden bembeyaz kesilmiş suratı kadar direksiyona yapışmaktan bembeyaz elleriyle gazı köklerken.

"Bu gidişle adamı bulamadan bizi öldüreceksin de ondan geri zekâlı!" diye çemkirdi Fettah arkadaki koltuktan. 

Celil'inse durmaya hiç niyeti yoktu ki lâfını yetiştirdi hemen:  "Kemerlerinizi sıkı bağlayın demedim mi ben size?"

"O zaman daha mı sıkı öleceğiz salak!"

Rezzak'ın saçmalıkta en küçük kardeşten aşağı kalmayan bu sözleri sinirleri yay gibi gerilmiş üç adamın da aynı anda kahkahalarla patlamasına neden oldu. Arabadaki hava yumuşarken, Celil hızını düşürdü. Biraz.

*****

"Bağlantı"nın elbette ki Erdem'den gizli, ancak son derece sade bir amacı vardı: Ömrünün aşkını kaybetmesine neden olan kişiden intikam almak! 

15 yaşlarındayken onu elinden kaçırmıştı evet, yıllarca da bulamamıştı. Derken bir gün şans yüzüne gülmüştü nedensizce. Belki de kader böyle istemişti. Her neyse kabulüydü, zira böylece kadın bambaşka bir şehirde, bambaşka bir isimle, bambaşka bir hayat kurmuşken karşısına çıkmıştı. İşin en tatlı tarafı da bir gölge gibi takip ettiği bunca zamandır, Erdem'le birlikte hayatını baştan sona zehir edip karartırken, Yazgı'nın onun varlığından haberi olmamasıydı. 

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin