I. KISIM / 21. Cesaret

5.4K 392 11
                                    


Odaları hazırlattıktan sonra ofis bölümüne geçen Rabia, masada bir şeylerle uğraşan Haydar'ın karşısına oturdu. Uzun ince bacaklarını önündeki sehpaya uzatarak iyice bir yerleşti. Adam bu çekici manzarayı dudağının kenarında kıvrılan bir gülümsemeyle karşıladı ve bekledi kadını konuşsun.

"Bu o değil mi Haydar?"

"Kim, kim?"

"Oynama benimle, bizim oğlanın getirdiği kızı söylüyorum. Nesli Han'ın kızı büyük ihtimal."

Adam da aynı hislerle doluydu ancak hemen kabullenmek istemedi: "Nereden çıkardın?"

"Bilemiyorum. Yani bir taraftan çok benziyor, diğer taraftan hiç ilgisi yok. Onu gördüğüm an Nesli Han geri döndü sandım. Ama sonraki an, bambaşka biri olduğunu anladım."

"Ayrıca ismi de farklı. Hatırladığım kadarıyla..."

Kadın aceleyle sözünü kesti adamın: "Evet, evet farkındayım. Bir şeyler dönüyor, senin oğlan da bu işin tam ortasında."

Haydar cevap vermeksizin kaşlarını kaldırmakla yetindi. Rabia ekledi: "Adem'le Hasan da geldiler."

"Seneler önce annesini bize emanet etmişti. Anlaşılan şimdi de kızını Kahraman'a teslim etmiş."

"Galiba öyle. Ama bir şey diyeyim mi sana, bu defa işler daha karışık gibi geliyor bana. Geldiklerinden beridir içime bir sıkıntı düştü."

"Kuruntulanma. Bizim oğlan işini iyi bilir," diye teselli etti adam karısını. Böyle söylese de küçük bir elma kurdu zihninin köşesini kemirmeye başlamıştı çoktan.

****

"Demek burası," diye çekinerek odaya girdi Yazgı. Onu takip eden Kahraman'sa tarifi güç duygular içindeydi.

"Evet," diye anlatmaya koyuldu, "o zamanlar bizim pansiyon sadece bu kanattan ibaretti. Geldiği zaman anneni en güzel ve geniş odamıza yerleştirdik. Ayrılışına kadar hep burada kaldı."

Genç kadın hem dinliyor hem de etrafına göz gezdiriyordu. Temiz, mütevazi ve büyük bir odaydı. Tam ortada iki kişilik geniş bir yatak vardı, tek ayaklı yuvarlak sehpa iki yanında birer tekil koltukla cam kenarına kurulmuştu. Devamında perdelerin uçuştuğu bir kapı balkona açılıyordu. Bir köşede televizyon ve buzdolabı arkadaşlık ederken, diğer köşe banyoya yol veriyordu. Bilinmez bir gücün etkisi altındaymışçasına ilerleyerek yatağın üstüne oturdu Yazgı.

"Senin yatağını hemen anneninkinin yanına şu tarafa koymuştuk, ama bir gün bile doğru düzgün yatmadın orada," diye devam etti adam. 

****

"Abla," diyerek yavaşça kapıyı tıklattı Kahraman. Neredeyse iki saattir hiç susmadan ağlıyordu bebek.

"Gelsene..." diyerek içeri aldı onu Nesli Han, "Gecenin bu saatinde bütün pansiyonu ayağa kaldırdık değil mi?"

Verdiği mücadeleden bîtab düşmüş, saçı başı karışmış, deli mavi gözleri çakmak çakmak olmuş kadına endişeyle baktı çocuk. "Niye ağlıyor?" dedi.

"Keşke bilsem! Nesi var anlamadım."

"Şu an sen ondan daha beter görünüyorsun," deyiverdi oğlan dilini tutamadan. Bu cümleyle aynaya dönen kadın gördüklerine inanamadı. Verdiği kısa ara daha kendisini toparlayamadan minik kızın yeni bir yaygarasıyla kesildi. Nesli Han artık zangır zangır titriyordu ve balkondan atlayarak kurtulma hissine kapılmaya başlamıştı.

DERİN MAVİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin