24-Keşke Beni Bekleseydin...

En başından başla
                                    

"Söylesene hangimiz deli gibi, aşık olmayı istemedi ki? Bilmiyorduk, aşkın bizi süründüreceğinden, bizi yakacağından bizi esir alacağından habersizdik. Bunları bize kimse öğretmedi kimse ağzını açmadı, sustu bizde bu yola saptık. Biz istedik be genç, biz aşık olmayı çok istedik." dedi kadın ve önüne döndü gözünden düşen bir damla yaşla beraber.

Rüzgar ise direndi fakat dayanamadı akıttı gözündeki yaşları tamamen. Şu an geri dönmek Eskişehir'e gitmemek onun yanında, her yere onun kokusu sinmiş olan İstanbul'da kalmak istedi fakat yapamadı. Yapabildiği tek şey içindeki zehri az da olsa dışarı atmak oldu.

***

"Bir taşın altını kaldırmakla başladı mesele, güzelliğine aldanıp da içinin karanlığını göremedim."

Bora büyük bir yıkılmışlıkla hastaneden çıktı. Dokunsan ağlayacaktı o derece dolmuştu yemyeşil gözleri. Yürürken bile sokak da soğuğa aldanmadan, aklında sadece Rüzgar vardı ve onun yattığı adam. Çok yorulmuştu artık, çok yıpranmıştı tam düzelecek derken kalp yaraları bir yeni yara daha açılıyordu kabuk bağlayan yerlerinin üzerine. Bir yama ne kadar dayanabilirdi ki kumaşta? Yanıyordu hava belki de eksi sekizdi fakat içinde büyüyen alev onu ateşe çeviriyordu, dokunduğunu yakacakmışçasına...

Hızlanarak hastanenin diğer sokağına park etmiş olduğu arabasına doğru yürüdü. Onun için hızlanmıştı, binip gitmek istedi buradan, ağır gelmişti çünkü ona burası; sevdiği adam artık kalbine büyük gelmeye başlamıştı. Nihayet bir iki dakikanın sonunda nefes nefese kaldığının bile farkında değilken varmıştı arabasının yanına. Kilidini ta sokağın başındayken açmıştı anahtarı kırabilecek kadar orantısız bir güçle keza arabanın kapısını da kırmaya yemin edercesine açtı, hıncını alabileceği tek şeylerdi belki de, öfkesini dağıtacak onu yatıştırabilecek tek yöntem onunda birisinin, bir eşyanın canını yakmaktı belki de.

"Ne isterler eşyalardan, yaralı kalplerden. En önce onlar kırılır bilir misin genç adam?"

Bunu ona amcası söylemişti çok seneler öncesinde, babasının amcasına kızıp masadaki her şeyi dağıtmasının ardından. Bu cümleyi hiç unutmazdı, ne zaman sinirlense bu söz kulağında küpeydi. O yüzden biraz daha duruldu ve arabanın koltuğuna yerleşti. Tam arabayı çalıştıracakken dikiz aynasıyla göz göze geldi. Öyle bir baktı ki aynada kendisine, silueti bile kendisinden korkmuştu.

///

"Suçluyum, sonuna kadar. Sanki arkandan iş çevirmişim gibi göründüm, sanki aklımda hiç sen yokmuşsun, kalbimde değilmişsin gibi yanılgılara uğrattım seni. Ama inan senin çektiğin acının elli katını, yüz katını çektim Rüzgar. Sen hiç yalanlarla kurulu bir oyunun içine girdin mi, hem de bir ucunda sevdiğin diğer ucunda özgürlüğün varken? Ben seni çok sevdim ve hala köpekler gibi seviyorum ama mecburdum, sana da anlattım zaten bütün detayları her şey Duru orospusunun ve Tuğçe'nin başının altından çıktı. Bana inan Rüzgar, bana inanırsan her şeyi düzeltebiliriz." dedi Bora gözleri parlarken.

"Ben sana inandım Bora, ben sana her şeyi ilk anlattığın gün inandım lakin her şeyi düzeltemeyiz!" diyerek nokta koymak istercesine Rüzgar kalkıp gitmek istedi fakat ayrılamadı karşısındaki yeşil gözlerden.

"Ya tamam sana en başta söylemeliydim fakat korktum ikimizin de deşifre-" dedi Bora ve Rüzgar aniden sözünü kesiverdi genç adamın, sinirli ve kırgın bir halde.

"Konu o değil! Ben büyük bir hata yaptım Bora." dedi.

"Sen mi? Sen hiç hata yapmazsın ki." dedi Bora sakince ve mutlu bir şekilde.

KARANLIĞIMDAKİ CENNETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin