Şaşkınlığı, yerini hayranlık yüklü bakışlara bıraktığında yaslandığı kaslı bedenin fazlası ile gerilmiş olduğunu fark ederek, "Yanındayım." Diye fısıldadı. Eli, onun elinin üzerindeki yerini almış ve gözleri yeni yeni çıkmaya başlamış sakallarını okşarçasına yüzünde gezinmeye başlamıştı.

"Sahiden," Diye sordu genç adam, "Yanımda mısın sahiden?" Zihnini meşgul eden anıların pençesinden sıyrılabilmek için ihtiyacı olan tek şey aidiyet belirten bir kaç cümleydi belki de, yahut bir gülüş, bakış, bir dokunuştu...

Salladı başını hafifçe, sonra da gülümsedi Buse. Gülüşü iyice derinleşip, göz bebeklerine dek uzanırken, "Hatırlıyor musun?" Dedi. "Her zaman yanında olacağım demiştin bana bir zamanlar. Tuttun sözünü adamım... Aklımda, kalbimde, baktığım yüzde, daldığım uzakta, her yerde sen vardın. Uyku diye sana dalıp sana uyandım ben yıllarca. Kabuslar, uykularımı katlederken senin parçana sığındım, kokunu aradım onda. Oysa şimdi..."

"Sus!" Dedi genç adam. "Sessizliğin bize anlatacağı çok şey var."

İşittiği sözlere itaat edip sessizliğe gömülürken, asılı kaldığı gözlerden düşmekte olan nemli bakışları, geniş yakalı tişörtün açıkta bıraktığı çıplak tene tutunmuştu ki, uyluklarının altındaki kolun gevşediğini ve ayaklarının yere bastığını hissetti. Dengesini sağlamasına yardımcı olduktan sonra omuzlarında ki desteğine son veren parmaklar ise kapı kolunu sıkıca kavramış ve öylece kalmıştı üzerinde.

"Kapat gözlerini." Dedi genç adam. Diğer eli ile kilitli kapının anahtarını çevirmiş ve kolu aşağıya doğru iterek açılmasını sağlamıştı. İçeriye doğru bir adım attı. Hemen ardından arkasını dönerek, Busenin elini kavradı parmaklarıyla. Odanın ortasına geldiklerinde durdu. Lambayı açtı ve sevdiği kadından biraz uzaklaşarak tişörtünü çıkardı. Dudaklarını kulaklarına yaklaştırıp, "Açabilirsin." Diye fısıldarken usul usul aralanan gözlerdeki yansımasının anbean genişleyip daha bir belirgin hale gelişini hayranlıkla izledi. Bu sırada ise dudaklarının titrediğini gözden kaçırmamıştı. Ne zaman heyecanlansa titrerdi zaten. Ama bu kez biraz daha hızlıydı. Hemde daha önce hiç görmediği kadar...

Buse ise daha gördüklerini sindiremeden tutulan elinin sevdiği adamın sol göğsüne bastırılması ile zaten hiç olmadığı kadar hızlı atan minik kalbinin tam bu kadarına dayanamayacağını düşünmeye başlamışken, eşsiz bir ormanı andıran yeşillerin huzur verici derinliğinden sıyrılarak parmaklarının ortak olduğu ritmin kaynağında gezinen bakışları daha fazlasını sunmuştu ona. İçerisinde olduğu kalbin hemen üzerine resmedilmiş olan kendi suretini... Ne hissedeceğini dahi şaşırmışken başını kaldırıp bir şeyler söylemek istedi. Belki de yalnızca susup, o yeşillerde kaybolmak... Ama öylece kalmıştı. Ne bir tepki verebiliyor, ne de ağzını açıp tek bir kelime söyleyebiliyordu.

İhtiyacı olan tek şey, o huzur verici melodiye kulak verip her şeyden soyutlanmaktı şuan için. O da öyle yaptı. Başını eğip kulağını dayadı sevdiği adamın göğsüne, sol eli ile omzuna tutunurken ayakta kalabilmek için...

''Özlemişim...'' Diye mırıldandı sonra, başını kaldırıp etrafını incelerken. Oysa ömrünün sonuna dek durabilirdi öylece, lambasının kahverengi ışığının gözlerini almasını ile boydan boya kahverengiye boyanmış olduğunu fark etmeseydi bulundukları odanın... Kapının sol tarafına monte edilmiş altı gözlü mor raflıktaki hepsi birbirinden farklı onlarca eşya, camdan tavanın üzerine ustalıkla resmedilmiş kahverengi bir çift göz, tavanın hemen altındaki çift kişilik yatak, yatağın üzerindeki menekşe motifli örtü ve yastıklar, duvarların her yanına özenle yerleştirilmiş kendisine ait yüzlerce fotoğraf, kolonun etrafını saran kahverengi kitaplık, oradaki kitaplar ve onun hemen yanında duran mor menekşe yapraklarıyla süslenmiş kahverengi tekli koltuk... Her şey ama her şey ondan bir parça taşıyordu.

Büyük bir şaşkınlıkla sevdiği adamın gözlerini buldu gözleri son olarak. Yaşlar sicim gibi akmaya başlamış, garip bir sevinç kaplamıştı içini. Bir yanı ise deliler gibi pişmandı ona haksız ithamlarda bulunduğu için ve hiç olmadığı kadar buruk... ''Ben.'' Dedi güç bela, saklandığı yerden bulup çıkarırken titreyen sesini. ''Benden vazgeçtiğini sanmıştım...''

''Peki ya şimdi kadınım,'' Diye sordu genç adam, yanaklarındaki sağanağa ortak olan ıslak parmakları ile okşarken güzel yüzünü. ''Şimdi ne düşünüyorsun?''

Dudaklarını yaklaştırıp köprücük kemiğinin üzerinden öptü sorduğu soruya bir cevap beklemediğini belirtmek istercesine, sonra ise oradaki minik çukurlarda biriken gözyaşlarında gezdirdi dilini ve, ''Denedim.'' Dedi sıcak nefesi, narin boynunu yakıp kavururken sevdiği kadının. ''Ama ne zaman yokluğunu düşünsem ölümün kucağında buldum kendimi. Sensizlik, sensiz yaşamaktan bile zordu. Ve eğer tutunmasaydım bendeki sana böylesine, her zerrem ile sana karışmamış olsaydım, baktığım her yüzde ve her yerde göremeseydim eğer seni, buna tek bir an bile katlanamazdım. Çünkü sevdim. Çok sevdim...'' 

''Bende.'' Dedi genç adam. ''Deliler gibi hemde...''

Sonrasında ise onu kollarının arasına alarak saçlarının tepesine bir öpücük kondururken, ''Artık uyumalısınız prensesim.'' Diyerek elindeki saati işaret etti. ''Peri annenizin yaptığı sihir az sonra etkisini yitirecektir ve ben bu ana şahit olmak istediğimi hiç sanmıyorum.'' Amacı ortama hakim olan kasveti dağıtmaktı genç adamın ve bunu başarmış, mükafatını ise kucakladığı kadının neşeli cıvıltıları ile çoktan almıştı bile. Ki zaten bu, şahit olduğu en eşsiz anlardan biri ve aynı zaman da dünya da cenneti yaşamak gibi bir şeydi.
*
Kıyafetlerini kendi elleri ile giydirmiş, yatağa yatırmış, üzerini örtmüş ve O uyuya kalana dek yatağın kenarına oturup beklemişti. Şimdi ise hemen yan tarafında duran tekli koltuğa oturmuş, kendi kıyafetlerinin içerisinde tüm güzelliği ile duran kadının, uykuya dalması ile çocuksu bir masumluğun hakim olduğu güzel yüzünü izlerken, viskisini yudumluyordu her zamanki gibi. Ama bu kez hüznünden değil de sevincinden...

işte tam o anda masanın üzerindeki telefonunun titremesi ile irkilirken, ışıltısını kaybeden bakışları aşina olduğu karanlığı kuşanmış ve eli gelen mesajı açmak üzere ekranda gezinmeye başlamıştı.

Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz