4.Bölüm

4.5K 328 193
                                    

İyi okumalar dilerim...
-Sizleri seven yazarınız; Metin :)

Nefes nefese doğruluyorum yataktan, kalp atışlarım neredeyse dışarıdan duyulabilecek kadar hızlı. Odamı aydınlatan cılız ay ışığı gördüklerimin bir rüya olduğunu açıklasa da, bu yaşananların gerçekliği solumdaki o tarifi imkansız sızıyla boy gösteriyor. Yıllardır yakamı bırakmayan o lanet kaza ve gözlerimin önünden biran bile silinmeyen o özel anlar... bir yandan cenneti yaşarken, bir yandan kor ateşlerde yanmak gibi bir şey bu.

'Nasıl bir çelişkidir bu Allah'ım' diye iç geçirirken, bacaklarımı aşağıya doğru sarkıtarak bir süre öylece oturuyorum. Gözlerim gecenin bürüdüğü zifiri gökyüzünde... duvarlar üstüme üstüme gelirken ayağa kalkıp sarsak adımlarla banyoya giriyorum. Üzerimdeki kıyafetleri ağır hareketlerle çıkardıktan sonra çeşmeye uzanıyor ellerim. Yağmurun tonlaması penceremde ritmik bir şekilde varlığını sürdürürken küveti doldurmakta olan suya bakıyorum boş gözlerle.

Parmak uçlarım suyun soğukluğuyla irkilirken bedenimin kas katı kesilmesi... bedenim taşmakta olan küvete son darbeyi vururken, göğsümde dolaşan serinliğin verdiği kısa süreli hissizlik... damarlarımdaki kanın çekildiğini hissederken, sol yanımda hızlıca kanat çırpan o yaralı güvercin... ölmek için yaşaması gerekir insanın ve işte bu yaşadıklarım, yaşadığımı hissettiğim nadir anlardan birine perde açıyor.

Hayatı bir film sahnesiymişçesine uzaktan izliyorum ve 'Bitsin' diyorum kendi kendime, 'Bitsin, bu film tutmaz'. Böyle zamanlarda bir roman karakteri olmak istemişimdir hep, yaşadıklarımın ise amatör bir yazar tarafından yazılmış kötü bir kurgu. Sonunu başından savarken, bir mutlu son hayal etmek. Tam olarak saçmalık bu ve mutluluk denilen şeye inanmıyorum.

İstediğim tek şey var ve delicesine özlediğim. Gözlerimi yummak ve hiçbir şey düşünmeden uyumak... bu benim tek hayalim. Tam 5 yıl. 5 yıldır, 2 3 saatlik kabus dolu uykuların pençesinde can çekiştim durdum geceler boyu. Kolay değil ve zorluğunu kavrayamayacak kadar uzağım ben olmaktan. Sahi ben kimim? Kendime sık sık sorduğum bir soru daha ve cevabını içten içe bilsem de kabullenemediğim.

Kimse. Uzun zamandır hiç kimseyim. Kimliğini kaybetmiş ve zamanın bir yerlerinde kaybolmuş bir adam... belki de ölmeyi unutmuş bir ceset ya da duruluğunu kaybetmiş bir yudum su, çamura bulanmış ve içilemeyen.

Yitip gidiyorum ıssız kaldırım köşelerinde ve yarenlik etmiyor yağmur damlaları. Ruhumun açlığı bir parça toprağa ve tüm çabam bunun için. Ölmek için yaşamak ve yaşadığın her saniye ölmek... hayatın tanımı bu benim gözümde.

Sıkışıp kalmak kendi bedeninde ve unutulmak. Unutulamayan onca şey varken unutulan olmak acı. Çok acı... bakışlarım barındırdığı somut hoşnutsuzlukla etrafımda geziniyor.

Kırılmış seramikler ve duvara sinmiş kanlı yumruk izleri... kısa bir an gözlerimi yumduğumda beyin bültenlerimde patlayan görüntüler, pençelerini etime batırırken, ruhumu esir alıyor yine o zifiri karanlık.

Ve o karanlığın içinde ki koyu beyaz nokta göz kırpıyor cüzamlı ruhlar cehenneminden. Bir mektup... bir mektup ve kana bulanmış cümleleri.

Bedenimi ele geçiren titreme ve çatırdayan dişlerimden damlayan kan damlaları... bunu düşünebilecek halde değildim ve yanı başımda parıldayan bıçağı ani bir hareketle kavrayan parmaklarımı durdurmayı ise kesinlikle istemiyordum.

Duraksadım ve yıllardır gözlerime uğramayan yaşların sessiz taarruzlarının son durağına sabitledim bakışlarımı.

Gülüşüyle hayat bulduğum kadının gidişiyle ölümü isteyebileceğimi hiç düşünmemiştim oysa ve giden bendim.

Ölürsem Sevemem Seni (ASKIDA)Where stories live. Discover now