Ben de yanına oturdum. "Biliyor musun? Ben de burada büyüdüm." diye söze başladığımda dikkatle beni dinlemeye başladı. "Gerçek annem ve babama dair hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Gerçekten mi?" diye sorduğunda o tatlı sesini duydum sonunda. "Gerçekten."

"Sen de korktun mu?"

"Hayır, sen de korkma. Ben yanındayım, Barlas abin de yanında. Her şeyden önce sen çok güçlü bir kızsın."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten bebeğim." deyince boynuma sarıldı. Ben de onu kucağıma alıp yanaklarını öptüm.

"Siz kardeş misiniz?" diye sordu bu kez. Gel de açıkla açıklayabilirsen.

"Onun gibi bir şey."

"O çok yakışıklı değil mi?" deyip kıkırdayana kadar Barbarı ufacık bir kız çocuğundan kıskanacağımı tahmin bile edemezdim.

"Şimdi bu günü seninle geçirmemiz izin alıyor. Tabii sen istersen. İstemezsen burada otururuz akşama kadar. Yılbaşı gecesi oynadığımız oyunları oynarız yine."

"Gelirim ama kurabiye yaparsan."

"Yaparım tabii." deyip yanaklarını öpmeye başladım. "Ama Barlas abininki gibi olacak." İyi de Barlas kurabiye yapmaz ki. Yani bana hiç yapmamıştı. Başka birine yaparken de görmemiştim. Muhtemelen hazır alıyordur.

"Sanmıyorum güzelim. Hera ablan hiç iyi yemek yapamaz." diyen ve ne zaman geldiğini fark etmediğim Barlas Zeynep'i kucağımdan aldı.

"Nerden biliyorsun sana yapmadım ki hiç. Ama Zeynep'e yaparım."

"Ama önce Zeynep ne yapmak istiyormuş onu öğrenelim."

Zeynep gitmek istediği yerleri sıralarken arabaya vardık Barlas onu arka koltuğa oturtup kemerini taktı. Biz de arabaya bindiğimizde Barlas arabayı sürmeye başladı. İlk beş dakika sessiz sürdü yolculuğumuz ta ki Zeynep'in sıkıldığını anlayana kadar. Belki şarkı dinlemeyi sever diye radyo kanallarını gezmeye başladım. Onun ilgisini çekemesem de Barbarın ilgisini çekmiştim; "Bir tanesinde duracak mısın?"

"Arabanı sür sen karışma bana."

"Yeter artık. Bu da kafa."

"Ama içi boş." dememle Zeynep kahkaha atmaya başladı. Onunla birlikte ben de gülmeye başladım. Barlas ise "Birdiler iki oldular." diye söylendi. Omuz silkip dil çıkardım Barlas'a.

"Zeynep bile böyle şeyler yapmıyor. Zeynep gibi uslu kız ol." deyip dikiz aynasından Zeynep'e göz kırptı. Zeynep de ona kırpmaya çalıştı fakat pek de başarılı olduğu söylenemez.

Bütün gün boyunca Zeynep'i eğlendirmek için kapalı oyun parkların oynayıp durduk. Hatta bir ara Barbarı dönme dolaba bile bindirdik. Akşam üzeri ise verdiğim sözü tutmam için eve geldik.

"Hadi!" diye sabırsızca söylendi Barbarın omuzlarındaki Zeynep.

Elimdeki anahtarla kapıyı açmaya çalışırken "Tamam ya açıyorum." dedim. Ve delikteki anahtarı çıkarıp anahtarlıktaki diğer anahtarı soktum. Ve kapı açıldı!

İçeri girdim. Ardımdan onlar da girdi ve Barlas kapıyı kapadı sonra omuzlarında keyifle oturan Zeynep'i yere indirdi. Üzerimdeki kabanı çıkarıp dizlerimin üzerine çöktüm ve Zeynep'in de montunu, şapkasını ve eldivenlerini çıkardım. Benimkilerle birlikte onları da astım. Bu sırada Barlas yukarı çıkmıştı bile. Ben de Zeynep'i alıp odama çıktım. Yatağın üzerindeki ayıcığı görünce "Aa? Benim de var." dedi.

"Evet canım. Barlas abin bana da almış."

"Keşke o benim abim olsa."

"Öyle zaten bebeğim." dedim. Onu kucağıma alıp yanaklarını öptüm. "O abin ben de ablanım." Yatağın üzerine bırakıp dolaba yöneldim ve rahat giysiler aldım. Üzerimi çıkarmadan önce dönüp Zeynep'e baktım. Hala bana bakıyordu. "Arkanı dön cimcime." diye şakayla kızınca kıkırdayıp elleriyle gözlerini kapadı. Üzerimi değiştirdikten sonra ona giyindiğimi haber vermeden önce biraz onu izleyip şu masumluğun tadını çıkarmak istedim. Ufacık pamuk elleriyle, her zaman parıltıyla bakan koca gözlerini kapamış yatakta oturuyordu. Ellerinin bıraktığı açıklıktan alnındaki morluğun ufak bir kısmı görünüyordu. Zeynep için içim burkulurken bunu ona yapan şerefsizi bulup parçalara ayırmak istedim. İnsanlığa hakaret olan bu pisliğin önce tüm vücudunu uyuşturduktan sonra bıçakla derisine desenler çizmek ve uyuşturucu etkisini yitirince acı çekişini izlemek istiyorum. Ya insan böyle masum bir şeyden ne ister ya. Ufacık bir çocuğun kime ne zararı olurdu ki?

Daha fazla duramadım. Onun gülümserken görmek istiyordum ve bunun en hızlı yolu onu gıdıklamaktı. Onu yatağa yatırıp gıdıklamaya başladım. "Baktın mı cimcime?"

Ellerimden kurtulmaya çalışırken gülmekten zar zor konuşuyordu. " Bakmadım."

Kapı açılma sesi ardından da Barlas'ın sesi geldi: "Beni çağırmadınız öyle mi?" Beni de yatağa yatırıp ikimizi birden gıdıklamaya başladı. Ben zaten fazlasıyla gıdıkladığım için Zeynep'e fazla yüklenmedi. Üstelik gülmekten altına yapabilirdi. Zeynep'e fazla yüklenmemiş olsa da bana fazlasıyla yüklenmişti ve Zeynep kaçınca iki eliyle gıdıklamaya başlamıştı. Az önce fırsatım varken kaçsaydım keşke, diye yakındım. Neyse ki Zeynep hemen tuvalete gitmesi gerektiğini söyledi de kurtuldum Barlas'tan.

Zeynep'e lavaboya kadar eşlik edip kapıyı kapadım ve o çıkana kadar beklemeye başladım. Hala nefes nefeseydim ve kalp atışlarım hızlıydı. Düzene girmesi için yere oturdum. Barlas da tam karşımda yatağımda oturuyordu. "Bunu daha önce yapmadığım için bana kızıyor musun?"

Sorusuna bir anlam veremedim. Neyden bahsediyordu hiçbir fikrim yoktu. Bunu ona da söyledim. "Zeynep'ten hiçbir farkın yokken ona davrandığım gibi sana davranmadım."

Bana ettiği hakaretler, aşağılamalar, arkadaşlarının yanında benimle geçtiği dalgalar aklıma gelince bir anda sinirlendim. Bana tüm bunları yapan biriyle neden hala sevgiliyim aşk bu kadar mı çabuk unutturdu bana geçmişi. "Ben her birine ihtiyaç duyduğumda seni yanımda bulamamaya zaten alışkınım." dedim. Bu ona yeterdi. Yokluğunda da varlığında da bana bir bana bir şey kazandırdığını ya da kaybettirmediğini sansın istedim. Aslında kısmen doğruydu bunlar. Nazım Hikmetin de dediği gibi; Ben sensiz de yaşarım ama seninle bir başka yaşarım. Barlasın hayatımdaki yerini tek bir cümleyle anlatıyordu işte Nazım Hikmet

Zeynep lavabodan çıkınca Barlas'ı yalnızlığıyla ve vicdan azabıyla tek bırakıp Zeynep ile aşağıya indik. Birlikte kurabiye yapmaya başladık. Tabii telefondan da yardım alıyorduk. Mutfakla pek aram yoktu bu nedenle böyle şeylerde pek de başarılı sayılmazdım. Barlas haklıydı yani. Aslında benim hakkımda birçok konuda bilgi sahibiydi. Beni bu kadar iyi tanıyorken ve şu an beni seviyorken öncesinde neden öyle davranmıştı bana. Ya da benden bu kadar nefret ediyorken şimdi neden seviyordu beni? Rol yapıyor oluşuna ihtimal bile vermiyorum. Barlas kartları açık oynardı. Nefret ettiği, küçümsediği kıza âşık olmuştu. Biz nasıl bir sınavın içindeyiz böyle?

Sonunda kurabiyeleri fırına verdiğimiz de Zeynep Barlasın neden hala gelmediğini sordu. Ben de "Sen git istersen yanına." dedim.

O koşarak merdivenleri çıkarken ben kurabiye yaparken dağıttığımız mutfağı topladım. Ben mutfaktan çıkarken Barlas ve Zeynep de merdivenlerden iniyordu. Barlas bir eliyle Zeynep'in elini diğer eliyle de gitarını tutuyordu. Zeynep se Barlas ona gitar çalacağı için çok heyecanlıydı; seke seke iniyordu merdivenlerden.

Her ne kadar şu an içimde Barbar'a karşı bir uzaklık olsa da Zeynep fark etmesin diye öyle değilmiş gibi davrandım. Barlas bize şarkı söyleyip gitar çalarken ben de Zeynep gibi gülümseyerek dinledim. Barlas gözlerimin içine bakıp Düş Sokağı sakinleri-sevdan bir ateş, şarkısını söylemeye başladığında gözlerimi gözlerinden ayırmam oldukça zor oldu. Onu seviyordum bu su götürmez bir gerçekti peki ben geçmişte yaşayıp onunla aramdaki savaşa devam mı edecektim yoksa unutup onunla yeni bir başlangıç mı yapacaktım? Hiç bilmiyorum. Umarım bana anlatacakları şeyler bana geçmişi unutturur.



Barbar Where stories live. Discover now