"Deli misin sen kızım? O gerizekalı yüzünden kendine zarar vermeye değer mi?!"

Nazlı elini ablasının elinden çekip kısa bir süre baktıktan sonra elini yumruk haline getirdi. Gözünden damla damla akarken acısı sözleri de eşlik etti yaşlarına.

"Değmez ama zoruma gidiyor abla. Çok zoruma gidiyor"

Nazlı ağlayarak ablasına sarıldığın da ağlamamak için kendimi zorladım. Bu hallerine dayanmak kolay olmasada.

"Gözümün içine baka baka kardeşim dediğimle sevgili oldu abla!! Zoruma gidiyor ben onun için yanıp tutuşurken mutlu olması "

Geceyi gündüze katıp kendi halime yanarken daha beterini yaşayanların da olduğuna tanık olmuştum. Yüzünden tebessümü eksik olmayan Nazlı'nın böylesi acı bir yükü kalbinde taşıdığını kim bilebilirdi ki? Kendi bedenine zarar verebileceğini tahmin bile edemezdi kimse.

İki kardeş birbirlerinden ayrıldığın da Nazlı'nın diğer elini tutup destek olmaya çalıştım. Çok şey söylemek istesem de susmayı tercih edip gözlerine baktım. Konuşursam ağlayacağımdan emindim.

"Kalk güzelim eline krem sürelim"

Sevcan kardeşinin koluna girip kaldırdığın da Nazlı'nın elini bıraktım. Birlikte çıkmak üzerelerken elime sigara paketini ve çakmağı alıp " bunlar ne olacak?" diye sordum.

"Bana ver yengem. Bundan sonra Nazlı hanıma içmek yasak. Yakalarsam müsait bir yerinde söndüreceğim"

"Of abla ya"

Sevcan, Nazlı'yı zar zor odasına götürdüğün de bende kendi odama geçtim. Odaya girdiğim anda gördüğüm yüzle geri dönme isteği oluşmuştu içimde. Sert bakışlarını üzerime diken Kıymet hanımdan kurtuluşum olmadığı için adımlarımı mecburen ona doğru attım.

Yüzünü görür görmez gerilen bedenime rağmen karşısına geçip söyleyeceklerini bekledim.

"Revan hanım kaç gün oldu, ses sedan yok"

Anlamsızca yüzüne baktığımda "karı koca olmaya niyetiniz yok galiba " diyerek sözlerini devam ettirdi. Kaçtığım şeyi önüne getirmekten vazgeçmeyeceğini bildiğim  ve birşey söylemeye utandığım için sessiz kaldım.
Kıymet hanımın sessiz kalmayacağını bilmeme rağmen.

Sesinin tonunu biraz daha yükseltip bana doğru birkaç adım geldi. Elbisemin kenarından çekiştirip " şu kılığına bir bak. Çocuğun senden kaçmasına şaşmamalı aslında. Yeni gelin değil dul karısın sanki!" dedi.

Sinirle aralanan ağzımı 'saygını kaybetme Revan' deyip kapattım. Ne Kıymet hanıma ne de beni deli eden sözlerine tahammülüm olmasa da susmak zorunda kaldım. Dul karı deyişini yutmak zor olsa da büyüğüm olduğu için cevap vermedim.

"Doğru düzgün giyin, yüzüne gözüne birşeyler sür. Bir dünya elbise aldık, giydiklerine bak"

Ne zaman yüzüme vuracak diye beklediğim konuyuda sonunda dile getirmişti. Gelin çarşısına çıkardıkların da benim istemediğim, beğenmediğim ne varsa almıştı. Şimdi ise bunu minnet etmişim gibi yüzüme vuruyordu.

"Akşam misafirler gelecek, onların yanında da böyle mıy mıy davranma. Atılgan ol biraz, suratını falan da astığını görmeyeyim"

Kıymet hanımın sözlerinin bittiğini umarak "tamam... anne" dedim. Dilimden zar zor dökülen anne kelimesi canımı yakarken, Kıymet hanım sert bakışlarını üzerimden çekti. Yanımdan ayrıldığın da rahat bir nefes aldım.

'Sen önce kendi suratını düzelt! Bir de dul karı dedi ya'

Kıymet hanımın arkasından söylenmelerim bittiğinde banyoya girdim. Her ihtimale karşı kapıyı kilitleyip yaptığım banyom sona erdiğinde havluyu bedenime sarıp kapıyı açtım. Odanın içine göz gezdirip Ayaz'ın olmadığını görünce banyodan çıktım. Sevgili üvey kaynanamın benim için özenle seçtiği bordo boydan elbiseyi dolaptan aldım. Aslında inadına siyah bir elbise giymek fena olmazdı ama geriye gönderip değiştirmemi isterdi. Hatta kendisi gelip giymem için elbise seçerdi. En iyisi inadına gitmemekti. İç çamaşırlarımı giyip üzerime elbiseyi de giydikten sonra sırtımı aynaya döndüm. Fermuarı nasıl  kapatacağımı bir süre düşündükten sonra yapabileceğimi umarak yukarı çekmeye çalıştım. Bir yandan fermuarı asılıp bir yandan da odanın içini turluyordum.

Aşk Ayazı (Revan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin