"Bora'yı benim öldürdüğümü annemlere söylemeyecek misin?"

"Söyleyeyim mi?"

"Tabii ki de hayır! Sadece eğer söylersen beni senin geldiğin yere yollarlar. Benden nefret ettiğini sanıyordum."

Nefret mi? Evet, çoğu zaman senden nefret ediyordum. Ama geceleri öyle değildi. Kafamı yastığa koyup hayallere daldığımda yani her şey benim kontrolümdeyken seni çok seviyorum Barbar. Hatta bir şey söyleyeyim mi sen de beni çok seviyorsun. Saçlarımı okşayıp her şeyin güzel olacağını söylüyorsun.

"Böyle bir konuda şüpheye dümene inanamıyorum. Tabii ki de senden nefret ediyorum. Sevabım olsan başkasına veririm seni."

"O zaman neden suçumu gizliyorsun?"

"Suçlu olduğunu düşünmüyorum çünkü. Ona hak ettiğini verdin. Hatta daha fazlası yapılmalıydı. Keşke bana bıraksaydın." deyip derin bir nefes aldım. Az sonra söyleyeceklerime bir çeşit hazırlıktı bu. Kendimi hazır hissettiğimde dudaklarımı araladım. "Kimsenin ailesiz kalmasını istemem ben."

"Benim bile mi?"

"Senin bile. Baksana bana, bir ailem olsaydı bunları yaşar mıydım? Kağıt üzerinde bir ailem var doğru ama sen ve ben bir miyiz sence? Bu gün senin eline diken batsa annenin canı yanar. Çünkü ondan bir parçasın. Peki ben? Sadece yetimhaneden aldığı biriyim. Ne kadar severse sevsin senin yerini asla alamam. Asla gerçek ailem gibi olmaz kimse. Bu gün annenden kilometrelerce uzakta bile olsan senin acını hisseder. Eğer benim de annem olsaydı çığlıklarımı duyardı. Acımı hissederdi. Beni kafanda çok büyütüyorsun. Ne yaparsam yapayım senin yerini alamam, korkma!"

"Kendini bu kadar küçük görme. Git ve aynada kendine bak. Hayatını gözden geçir, neleri atlattığı gör." deyip giderken ben onun dediklerini düşünmedim bile odama girip yatağıma yattım. Biraz uyuyup dinlenmek istedim ama o aşağılık herif yüzünden bunu bile yapamadım. Gözlerimi kapattıkça aynı gece oynuyordu yine.

Avuçlarımın içine aldığım yorganı sıkarken dişlerimi sıkıp çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Kafamın içinde tekrar tekrar aynı sahne oynarken gözlerimden serbest kalan damlalar şakaklarıma süzüldü. Lanet olsıca geceyi daha kaç kez yaşamam gerekiyordu! Zaten yeterince iz bırakmıştı vücudumda unutamayacaktım ki hayatım boyunca bir de neden tekrar tekrar yaşıyordum ki! Bu kadarı yetmez miydi?

Daha fazla sıkamadım dişlerimi artık acı veriyordu. Yüz üstü dönüp kafamı yastığa gömdüm ve çığlık atmaya başladım. Zaten o geceden hasarlı ses tellerim daha da acımaya başladı. Bir süre sonra güçsüz düştüğümde kendimi uykunun kollarına bıraktım. Anti depresanlar bile şiddetli bir ağlamanın ardından gelen uykunun verdiği huzuru vermiyordu. Nasıl uyuduysam sabah çalan alarma uyanabildim ancak. Banyoda rutin işlerimi halledip giyindim ve çantamı da bu günün ders programına göre doldurup odamdan çıktım. Aşağıya indiğimde kahvaltıya oturmuştu bile herkes. Ama Aybars abi yoktu. Onun yeri boş duruyordu. Neden bir gece de birden fazla şey kaybetmiştim ki? En azından o kalsaydı bana. O olsaydı yetişirdi. Eğer ölmeseydi yanıma gelirdi biliyorum. Bırakmazdı beni o aşağılık herife. Daha kolay unutmamı sağlardı. O sarılınca geçerdi. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde ağlamama neden olacak tüm düşünceleri def ettim kafamdan. Herkesi iyi olduğuma inandırmaya çabalarken önlerinde ağlayamazdım. Hem onların da acısı vardı. Masadaki yerimi aldıktan beş dakika sonra sorgu başladı; "Psikoloğunla konuştum Hera. Sana yardımcı olması için para ödüyoruz ona. İyileşmek için biraz çaba göstersen!"

"Ben iyiyim. Bir şeyleri anlatmaya değil, unutmaya ihtiyacım var sadece."

"Bu şekilde atlatamazsın. Ders notlarından haberin var mı?"

"Var."

"Benimle bu şekilde konuşman hoşuma gitmiyor." deyince cevap vermedim. Sadece kafamı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. O herhangi bir tepki verene kadar baktım. Sadece sesli bir nefes verip kahvaltısına döndü. Ben de onunla aynı şeyi yaptım.

Sonunda evden kurtulup okula geldiğimde kimseyle konuşmadan ders dinledim. Tabii dinlemek denirse. Okul bittiğinde sevgili annemin benden habersiz beni kayıt ettiği etütlere de kaldığımda artık eve dönebilirdim. Bahçe kapısına geldiğimde şoförümüz Mustafa amcanìn burada olmadığını gördüm. Acaba kaza falan mı yapmıştı? Hiç gecikmezdi her okul çıkışı beni almaya gelirdi. Acaba annem etüte kalacağımı mı bildirmemişti. Tam telefonumu elime almış arayacaktım ki karşıdan bana doğru gelen Barlas'ı gördüm. Onun gelmesini beklerken telefonumu tekrar cebime koydum. Bir kaç adım ötemde durup "Yürü hadi." dedi.

"Nereye?"

"Cehenneme!"

"Tam senlik bir yer de, ben niye geliyorum."

"Cehennemdeki bir aile seni evlatlık aldı çünkü."



Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin