"-Abla" dediğinde çoktan tezgahın küçük kapısına gelmiştim. 

Yanına ulaşıp boynuna sarıldığımda tanıdık kokusunu içime çektim. Benden uzundu. Ne kadar süre ona sarıldığımı tartamadım. Gözümden akan yaşları durduramıyordum. Sanki yeniden ailemin yanındaydım.

"-Ne kadar büyümüşssün" dediğimde gülümsemesinin hiç değişmediğini fark ettim.

"-Seni çok özledim"

"-Bende seni çok özledim. Geç otur sana kahve yapıyım" diyip tezgahın arkasına geçtim. İlk defa benim yanıma gelmişti.Özenerek ve hevesle ona kahvesini hazırladım. Eserime son bir kez göz gezdirip gülümsedim. Yanına ulaştığımda sıkıntılı gözüküyordu. 

"-Kötü birşey yok dimi?" dedim korkarak.

"-Abla benimle gelmen lazım"

"-Jason nolduğunu söyliycek misin?"

"-Annem" dediğinde bakışlarını uzağa çevirmişti.

"-Söyle"

"-Hasta" diyip gözlerini gözlerimden kaçırdı. Anneme bir şey olmuş olamazdı. Olmamalıydı. Belki uzaktık. Belki birbirimizin hayatlarında değildik ama onların iyi olduğunu her zaman biliyordum. Birbirimizden ayrı geçirdiğimiz 5 sene için şu an pişman olmuştum. Bedenime çöken ağırlık düşünmeme izin vermiyordu. Hızlanan kalp atışlarım nefesimin bedenime yetmemesine sebep oluyordu. Onlara birşey olmasına asla izin vermezdim. Bu düşüncenin ağırlığıyla gözlerimden kaçan küçük bir damlayı elimin tersiyle yakaladım.

"-Neyi var?" dediğimde sesimin titremesini engelleyemedim.

"-Yarın kritik bir ameliyata giricek" dediğinde bütün dünya durmuştu sanırım. Böyle şeylerin hiç kendi başınıza gelmiyceğini düşünürsünüz. Vücudum hissizleşmişti sanki. Onun gitme olasılığını düşünemedim. Aklıma bana yolladığı para gelmişti. Notta yazdıkları aklıma gelince gözlerimden biriken yaşları tutmadım.Gitmelerine izin verdim.

 Keşke sana sarılabilseydim. 

Beni affedebilirsin umarım. Bizden çaldığım 5 yıl için beni affedebilirsin anne . Omzuma dokununca Michael'ın orda olduğunu yeni fark etmiştim. Yerimden kalkıp ona sıkı sıkı sarıldım. Sanki her şeyi düzeltebilirmiş gibi sıkı sıkıya ona tutunmuştum. 

Çek çıkar beni hepsi rüya olsun.. 

Sırtımı sıvazlarken hıçkırıklarımı içimde tutmadım.

"-Hey Jess sakinleş. Noldu?" dediğinde ona cevap vericek gücü kendimde bulamadım.

 Bütün dünyam üzerime yıkılıyordu. Aldığım hava ciğerlerime ulaşmıyordu. Michael'dan ayrılıp hızlıca  dışarıya çıktım. Hızlı hızlı yürümeye başladım. Koşmaya başladım. Ciğerlerim parçalanıyordu. Aldığım nefes bedenime yetmiyordu. Yaşlar yanaklarımı ıslattıkça daha da hızlı koşuyordum. Nereye gidiceğimi biliyordum. Sahile çıktığımda çardağımı ufukta bulmuştum. Kumda koşarken ayakllarımın altında kayan zemin beni bozguna uğrattı.  Ayağa kalkamayı denedim ama bacaklarımda o gücü bulamadım. Arkadan beni saran kollardan kurtulmaya çalışıyordum. Kendimi parçalamak istiyordum. Ağladım. Çok uzun süre ağladım. Sustuğumda bomboştum. Michael beni bir an bırakmamıştı. Bana sımsıkı sarılıyordu.

"-Hepsi geçicek" dediğinde sesine tutunmak istedim. 

Umuda tutunmak istedim..

^^^^^^^^

Londra'ya doğru trene bindiğimizde yanıma birkaç kıyafet almıştım. Jason camdan dışarıyı izliyordu. Şu haldeyken kimseyle konuşmak istemiyordum. Çantamdan çıkardığım uyku hapını içtiğimde herşeyin bir rüya olmasını diledim yeniden. Çok geçmeden gözlerim kapanmaya başlamıştı. Karanlığa çekilirken uzakta annemin beliren yüzüne tutunmaya çalıştım.

Koluma dokunan elle irkilmiştim. Jason tepemde dikiliyordu. 

"-Abla geldik. Hadi" dediğinde sırt çantamı yan koltuktan almıştım. 

Tren istasyonunun önündeki taksilerden birine bindiğimizde gergin hissediyordum. Kendimi suçlu hissediyordum onları bıraktığım için. Babamla ilk karşılaşmamız nasıl olacaktı kim bilir. O her zaman katı biri olmuştu. Hayatlarımızı onun istediği şekilde yaşmamamızı istiyordu. Belki bunu bizi düşündüğü için yapmıştı hep ama hayatta tek bir doğru yoktur. Babamı görmekten korkmuyordum ancak annemi görünce ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Nasıl tepki vermeliydim. Jason'a döndüğümde en az benim kadar çökmüş gözüktüğünü görünce içim parçalandı. Küçük elimi avuçlarına kaydırdım.

"-Hepsi geçicek" dedim yanağımdan akan yaşı elimin tersiyle silerken. 

Başını omzuma yasladığında ne onun üzüntüsünü taşıyabildim ne de kendi üzüntü mü taşıyabildim. Taksi yavaşlıyınca Jason ona bir miktar para uzatmıştı. Evimize bakarken derin bir nefes aldım. Yürürken yanımdan geçip giden anıları yakalıyamadım. Jason anahtarıyla kapıyı açıp içeriye girmişti. Sanki ayaklarım yere çivilenmişti. Bana bakıyordu. Bu eve böyle geliceğimi hiç tahmin etmemiştim. İçeriye girdiğimde zamanın sanki hiç akmadığını düşündüm. Herşey eskisi gibiydi. Beni sarmalayan sıcak tatlı koku bile aynıydı. Ama ben aynı değildim. Ailem aynı değildi. Herşey değişmişti.

"-Yukarıda olmalılar" dedi Jason. 

Merdivenlere ilerlediğimizde onun tam arkasındaydım. Annemlerin odasının önünde durduk.  Derin bir nefes alıp odaya girdiğimde annemin cılız bedeninin yatakta öylece yattığını gördüm. Babamsa yatağın başında ki koltukta oturuyordu. İkisi de yaşlanmıştı sanki. Gözlerime dolan yaşları tutamadım. Babam bizi fark edince ayağa kalkmıştı. Bedenin yanında duran ellerini yumruk yapmıştı. Gözlerinde ki neydi hiç anlamadım. Yeşil gözleri daha da parlak bir haldeydi sanki. Yanımdan geçip gittiğinde içim parçalandı. Koltuğa oturup annemin uyuyan yüzüne bakmaya başladım. Solgun yüzü güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Elimi avcuna kaydırdığımda kapalı gözleri aralandı. Yüzünde ki şoku saniye saniye izledim. Gözünden akan yaşları gördüğümde koltuktan kalkıp ona sarıldım.

"-Sen rüya mısın?" dediğinde hıçkırıklarımı tutamadım.

"-Anne burdayım. "

"-Sen gerçekten değilsin" dediğinde beni ittiriyordu.

"-Anne burdayım. Yanındayım"

"-Kızım" dediğinde kendime çok kızdım. Onlardan kızlarını çalmaya hakkım yoktu. Yüzünü öpmeye başladım. Geri çekildiğimde 

"-İyi misin?" dedim.

"-İyiyim. Sen burdasın ben çok iyiyim" 

"-Ameliyat yarınmış." dediğimde gözlerimi kaçırdım.

"-Jess bana bak. Bana hiçbir şey olmıycak."

Sana birşey olursa yaşayamam zaten..


GeceWhere stories live. Discover now