#Bölüm18#

58 9 3
                                    

'3.Gün'

Güneş ışıkları gözlerimi yakarken esneyerek uyandım. Ne kadar süre uyuduğumu bilmiyorum ama yorgun olduğum kesin bir şeydi. Titreyen telefonumu elime alıp, aramayı cevaplandırdım. "Günaydın." dedim biraz yorgun olsamda neşeli çıkarmaya çalıştığım sesimle.

"Günaydın mı!? Birde günaydın mı diyorsun!? Dünden beri seni arıyorum!" derin bir nefes alıp, bir süre bekledim.

"Kusura bakmada ne hakla bana bağırıyorsun, Burçin? Her şeyi saklamadın mı benden? Tanımadığım bir kızdan öğrendim ben her şeyi!" sonlara doğru sesim biraz yükselsede sakinliğimi koruyordum. Üstelik sinirli olması gereken kişi bendim.

"Benim anlamadığım o kızın nasıl bildiği zaten! Hem o kızın ne işi var burada, sen tanımıyorsun bile!" Burçin tanıyor muydu? Bu kızın tanımadığı kişi var mıydı?

"Sen nerden tanıyorsun, Yaren'i?" dediğimde derin bir nefes aldı. "Gerçek dünyada ki Burçin'in bildiklerinide biliyorum, nasıl oluyorsa artık her şeyi ben biliyorum! Yaren senin üvey kardeşin." dediğinde kahkaha attım. Gerçek Burçin diye bahsettiği kişi benim en yakınımdı. Benden böyle bir şeyi asla saklamazdı. "Kapatıyorum. Deniz ulaşsın bana." dedim ve telefonu kapattım. Sonra dayanamadım ve Deniz'i kendim aradım. "Muzlu süt?" dedi kırgın sesiyle. Onu gerçekten özleyecektim. "Deniz? Nasılsın?" dedim düz çıkarmaya çalıştığım sesimle. Şu an aklıma gelenler çok berbattı. Ben burdan gidince hepsi bitecek miydi? Deniz bana saçma espriler yapmayacak mıydı? Görkem'in sesini duydukça daha da sevemiycek miydim onu? Eskiden hayal, şimdi gerçek olan çocukluk arkadaşım gidecek miydi? Eve kapatılan bir kız olmaya devam mı edecektim? "İyi değilim." dedik aynı anda. Ki bunu Deniz'le aynı anda söylüyorsak durum vahimdi. "Deniz, ben gitmek istemiyorum ama kalamam! Kalırsam öleceğimi hepimiz biliyoruz, ne yapacağım ben?" dedim ve sesime yansıtmamaya çalışarak, ağlamama izin verdim.

"Gitmen gerek. Belki de rüyalarda buluşuruz?" dediğinde gülümsedim. Deniz'den bunları duymak güzel hissettirmişti. Çünkü o Deniz'di. Özel numaradan beni arayıp, kendini öven çocuk.

"Gitmesem buluşamaz mıyız?" dediğimde hıçkırdı. Deniz ağlıyordu. "Hey! Ağlama sakın!" dediğimde bir şey demedi.

"Hayal ürünü olmam, ölecek olmam falan koymuyorda, seninle bir daha eğlenemeyecek olmam çok koyuyor ulan." dediğinde bende hıçkırdım.

"Siz kurduğum en güzel hayalsiniz." dediğimde bir süre konuşmadı.

"Nerdesin bu arada? Ne zaman dönüyorsun?" sanki şehir dışına gidecekmişim gibi konuşuyorduk.

"Nasıl döneceğimi bilmiyoruz açıkçası. Yani dönemezsem-"

"Sus, Rüya. Döneceksin. Söz bende rüyalarına geleceğim ara sıra. Oralarda takılırız artık. Hem hayal ürünü olduğumu öğrendiğimden beri okula gitmiyorum, sevmediğim insanlara sövüyorum falan, eğlenceli gibi." dediğinde güldüm. O sırada kapı çalınca derin bir nefes alıp, "Kapatmam gerek." dedim ve telefonu yatağın üzerine bıraktım.

"Gelebilirsin." Yaren içeri girince hızlıca gelip yatağa, yanıma oturdu.

"Hızlıca giriyorum olaya. Dünden beri araştırıp kafa yordum ve iki seçenek buldum. Ama bunların ikiside çok tehlikeli. Toplam üç seçeneğin var. Dönmemeyi seçersen öleceğini biliyoruz zaten, çünkü şu an komadasın ve doktorlar bir süre sonra umudu kesiyor ne yazık ki. Seninde fişini kesiyorlar ve sende ölüyorsun. Bulduğum iki yoldan biri boğulmak. Evet, korkunç. Bu tabi daha zor uyanman için. %68 oranında uyanma ihtimalin var. Ve en sonuncusu. Geldiğin gibi gitmek. Araba kazası. Ani ama acısız olduğunu sanmıyorum. Bunda uyanma oranın daha yüksek. %87 oranında uyanma ihtimalin var ki buda çok iyi bir ihtimal." En sonunda gözlerime baktı ama tekrar çekti gözlerini, gözlerimden. O da korkuyordu.

Rüya KızıWhere stories live. Discover now