#Bölüm9#

74 16 8
                                    

Derin derin nefes alırken yaşadığıma inanamıyordum! Az önce bana bir araba çarpmak üzereydi. Araba. Koskocaman. Bir. Araba. Beni kurtaran neydi? Üzerimde ki insanı ittirerek ayağıya kalktım. Bu... Bu bendim! "Sen! Ama sen ben isen, ben kimim?" dediğim sırada çoktan kafamı eğip, kendime bakmaya başlamıştım. Aynıydık. İkiz gibi. "Sen, Rüya'sın." dediğinde güldüm, "Benim adım zaten, Rüya. Peki sen kimsin?" gözlerini yavaşça kırpıştırdı. "Ben, Rüya'yım." dediğinde yüzümde bir acı hissettim. Bana tokat atmıştı. Ama kim? Karşımda ki, Rüya çoktan ortalıktan kaybolmuştu ve koskoca caddede tek başıma kalmıştım. Arabaların içine baktığımda ayrı bir şok yaşamıştım. İçleri boştu. "Rüya!" diye bir ses duyduğumda sağıma soluma baktım ama kimseler yoktu. Lanet olsun böyle olmak zorunda mıydı? Korkuyordum. "Ölüceksin en sonunda. Bu kadar uyumak iyi değil!" bu kesinlikle, Burçin'in sesiydi. Ama sorun şuydu ki, Burçin yoktu. "Burçin?" dediğimde, "Efendim?" sesini duydum. Ah! Korkudan ölecektim en sonunda! "Nerdesin? Lanet olsun! Göremiyorum!" dediğimde bir gülme sesi duydum. Komik değildi!

"Gözlerini açarsan eğer, görebilirsin." dediğinde, gözlerim otomatik olarak yavaş yavaş açılmak istemişti fakat güneş ışıklarına yakalanan gözlerim kendini tekrar kapatmıştı.

"Kapatsana şu perdeleri, gözümü açamıyorum!" dediğimde, "Kapattım." dedi. "Sonunda." diyerek gözlerimi birden açtığımda, Burçin kahkahalar atmaya başlamıştı. Kandırılmıştım!

"Uykum kaçtı, mutlu musun?" dediğimde gülmesi bitmiş, sakinleşmişti. "Öncelikle okula gideceğiz, sonrada işe gitmen gerekiyor. Ve dün gece dediklerimin arkasındayım. Kendini yorma, senin enerjiye ihtiyacın var." dediğinde derin derin nefes aldım. "Bunu diyen kız, beni erkenden uyandırıyor." dediğimde kıkırdadı.

Formalarımı giyerken, evden çıkarken, Burçin'in özel arabasına binerken, inerken... Okul saatinde... Kısacası bütün gün aklımda, gördüğüm rüya vardı. Çok saçmaydı. Şu geçirdiğimi sandığım araba kazası psikolojimi etkilemiş olmalıydı. Kendimi görmemde, sadece kendi kendine yardım edebilirsin falan demek olmalıydı. Bütün okul günü bu rüyayı düşünerek son derse gelmiştim fakat şimdide zaman bir türlü geçmiyordu! Zil çalsaydıda bir an önce, Görkem'in yanına gitseydim.

Bana çok uzun gelen bir zaman diliminden sonra zil çalmıştı. Hocamızda çıkın dedikten sonra şükür ederek daha önce hazırladığım çantamı, omzuma asarak sınıftan çıktım. Acelem vardı. İlk günden geç kalacak ve Görkem orada çalışırken ben kovulacaktım.

"Hey! Ne bu acele?" diyen, tanımadığım çocuğa diktim gözlerimi. "Sen kimsin?" dediğimde şaşkınca ağzı biraz aralandı. "Hatırlamıyor demişlerdide, inanmamıştım. Sevgilinden sonra erkek olarak en yakının benim. Burçin'in bile bilmediklerini biliyorum, o kadar yakın." dediğinde merak etmiştim ama geç kalmak üzereydim. Birde otobüs bekleyecektim! "Gerçekten ama gerçekten dinlemeyi isterdim, belkide hatırlamama yardımcı olurdu ama geç kalmak üzereyim. Adın neydi?" dediğimde güldü. "Deniz. Nereye gidiyorsun? Bırakayım ben?" dediğinde gülümsedim. İçimde ona gerçek, saf güven hissediyordum. Burak'ı ilk gördüğümde böyle olmamıştı. "Çok iyi olur ne yalan söyleyeyim." diyip onu kolundan dışarıya sürükledim. Böylece yoldada konuşabilecektik.

Okulun dışına çıktığımız artık ben onu değil, o beni sürüklüyordu. Arabasının yerini bilseydim, ben sürüklerdim. Bir arabanın önünde durduğunda, bende durdum. Birkaç saniye sonra hareket edip, arabayı açtı ve bindi. Bende diğer koltuğa bindiğimde adresi söyledim.

"Burçin'in bile bilmediği olaylar nedir?" dediğimde güldü. "Anlatmalı mıyım cidden?" dediğinde bu sefer ben güldüm. "Benimle alakalıysa, anlatmalısın." dedim. Derin bir nefes aldıktan sonra, konuşmaya başladı. "Önce bir şey sorabilir miyim?" dediğinde kafamı olumlu anlamda, sağa-sola salladım. "Burak mı ayrıldı, sen mi?" dediğinde güldüm. O ayrılmıştı, fakat ben bir şey hatırlamadığım için ayrılamıyordum. Yoksa eminim ki ilk ayrılan ben olurdum. "Burak ayrıldı." dediğimde kahkaha patlattı. "Başı büyük belada." dediğinde, kaşlarımı biraz yukarıya kaldırarak sorarcasına baktım. "Yani anlaşmayı o bozmuş. İstediğini yaparız, öldürelim mi?" diyip bana baktığında yüz ifadesinden şaka yaptığını anlamıştım, kaşlarını yukarı-aşağı oynatıyor ve birazdan kahkahlarla gülücekmiş gibi sırıtıyordu. "Vurun gitsin." diyerek bende güldüğümde, kafenin önüne gelmiştik. "Ben burada iniyorum, sonra konuşuruz. Hem merak ettiğim için, hemde hatırlamasamda kafa dengi birine benziyorsun." diyip telaşlı halime geri büründüm.

Kapıyı kapatmamla, Deniz'e hızlıca el salladım ve kafeye koştum.

"Geç kaldım mı?" diyerek bir giriş yaptığımda kafede sadece bir çift vardı ve onlarda şu an bana bakıyordu. Umursamamaya çalışarak, çalışanların olduğu bölüme giderken, adını henüz öğrenmediğim, kafenin sahibi ile karşılaştım. "Görkem gelmedi mi?" dediğimde, "Okuldan kaçta çıktıklarını bilmiyorum, hah! Geldi işte." dediğinde hızlıca arkamı döndüm. Siyah sırt çantalı, beyaz gömlekli, gri kumaş pantalonlu normal bir liseliydi işte. Nasıl ilk görüşte tutulmuştum ki?

"Hadi gençler! Kafeye tam bu saatlerde müşteri akın eder." dediğinde gülerek, çalışanların odasına giderek, önlüğümü aldım. Garsonduk ama buranın özel mutfak önlüğünü giyiyorduk. Kendimi bulaşıkçı olarak hayal ederken, Görkem çoktan yanımda ki mutfak önlüğünü almıştı. "Naber?" diye sorduğumda gülmüyordu. Sahi, gördüğümden beri gülmemişti. "İyi. Gelirken bir arabadan indin, sevgilin miydi?" dediğinde, Deniz'i düşündüm. Kesinlikle değildi. Kısa bir an güldükten sonra, "Yakın arkadaşım sadece. Acelem olduğunu söyleyince ben bırakırım dedi. Bende reddetmedim." dediğimde, önlüğünün iplerini bağladı. "Benimkinide bağlasana, hayatta beceremem." diyip gülerken, gülüşünün arasından, "Beceriksiz." demişti. Önlüğümün iplerini sıkı sıkı bağladığında, "Ölüyorum galiba. Nefes-" bilerek yarım bıraktığım cümleme nefes almaya çalışmalarımı ekledim. Tam bir oyuncuydum! Diyerek kendimlede dalga geçtikten sonra gülmeye başladım. Görkem benim şaka yaptığımı anlamış, önemsemeden gitmişti. İçeriye girerken, kafeye giren, Burçin ve Deniz'i görmemle ilerleyememiş, olduğum yerde kalakalmıştım. Dün gece, Burçin 'Yarın yanına geleceğim.' dediğinde, açık bir dille 'Asla. Adresi vermeyeceğim. Sende gelme lütfen.' demiştim. Adresi, Deniz'den almış olmalıydı. Hatta şu an Deniz'in beni kullanmış olmasından bile şüpheleniyordum. Son şıkkı görmezden gelmeye çalışarak, Görkem'in yanına gittim. Burçin ve Deniz bir masaya oturmuş, beni gözetlemeye başlamışlardı bile. Çocuk değildim ben yahu. Burçin'in elini kaldırıp bana, "Garson." diyerek seslenmesiyle yanlarına ilerledim.

Bir yanda gülümserken, bir yandanda "Ne işiniz var sizin burada?" diyordum. Müşteri, müşteridir sonuçta, gülümsemek lazım.

"Deniz'den yerini öğrendikten sonra duramazdım, değil mi? Hem şu enişte adayını görmek istedim. Deniz'de sağolsun yalnız bırakmadı." dedi Burçin.

"Tek gelmeliydim." diyerek bakışlarımı hızlıca Deniz'e çevirdim. "Bu bakışlardan sonra bir psikologla görüşsem iyi olur. Sanmıyorum başka türlü kurtulabileceğimi." diyerek güldüğünde, gülmemek için kendimi tuttum. "Siparişiniz?" dedim bir yandanda nefesimi verirken. "İki kahve?" diyip Deniz'e döndü, Burçin. Deniz onu onayladıktan sonra, bende kahveleri almak için geriye döndüm.

İçeride siparişleri hazırlayan, 28-29 yaşlarında bir kadın vardı. Ona kahve siparişlerini söyleyip bekledim. Kahveleri tepsiye koyup götüreceğim sırada telefonum çalsada, siparişleri götürmeden bakamazdım.

"Siparişleriniz." dediğimde gülen, Burçin ve Deniz'e aldırmadan kahveleri masaya bırakıp, geri döndüm. Telefonumu hızlıca elime alıp açtım, neyse ki kapanmamıştı.

Yetişmek için hızlıca açtığım telefonumun ekranına baktım, insan açmadan önce bakar yahu!

Özel Numara yazısını görmemle meraklanmıştım. Hafızam yerinde değildi ve belkide beni ikidebir özelden rahatsız eden bir telefon sapığım olabilirdi, bilemezdim.

"Kimsiniz?" dememle derin bir nefes aldı. Nefesini geri verirken "Rüya?" demişti, şaşırmış gibiydi ve bu ses, Burçin'in sesiydi... Veya çok benziyordu çünkü Burçin olması imkansızdan öte bir şey değildi.

"Kimsiniz dedim?" diyerek sorumu tekrarladığımda, "Sesimden tanıyamadın mı? Burçin ben." dediğinde güldüm. "Şaka yapıyorsanız, fena yakalandınız. Burçin tam karşımda ki masada oturuyor." dediğimde telefondan cızırtılı sesler gelmeye başladı.

"Kurtulucaksın. Söz veriyorum." kim olduğunu bilmediğim kişi, bunları söyledikten sonra aramayı sonlandırmıştı.

Rüya KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin