"Demek lakabımı unutmadın çocuk. Senin şu hafızana hala hayranım doğrusu."

"Doğrusu? Senin için doğru var mıydı Maske?"

Aras'ın sözleri masadakilerin kıkırdamasına neden olurken Maske'nin yüzü gerilmişti. Aralarındaki ilişkinin nasıl olduğu şimdi anlaşılıyordu. Safir başta iyi anlaştıklarını düşünse de yanılmıştı. Daha ilk gördüğünde midesini bulandıran bu adamdan Aras da hoşlanmıyordu.

"Hala aynı sivri dil."

"Hala aynı maske değil mi Maske?"

Masadaki kimsenin anlamadığı sözler Maske'nin canını sıkmışa benziyordu. Bir anda renginin soluklaşması herkesin dikkatini çekerken Aras yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirmişti. Eğlendiği belliydi. Kimse ne olduğunu bilmese Maske'nin bu hali ona büyük bir zevk vermişti. Adam masadan homurdanarak ayrılırken Aras arkasından seslendi.

"Görüşürüz. Maske."

Masaya gelen garson yüzünden soruları Safir'in boğazına dizildi. Yiğit ve Vera kendilerine içecek bir şeyler alırken Aras ve Safir sadece bakmakla yetinmişti. İkisi de alkol kullanmıyordu, kullansalar bile şu andaki durumun önemi alkol almalarını engellerdi.

"O adam da kimdi?"

Safir'in sesi kendisi gibi gergin çıkmıştı. Tüm gözlerin üzerinde olmasına alışkın olsa da böyle bir ortama daha önce girmemişti. Ailesinin düzenlediği o büyük toplantılardan ve kokteyllerden bir yolunu bulup kaçmayı başarmıştı. En azından birinde bulunmadığı için kendine kızıyordu. En azından bir tecrübesi olmuş olacağını düşünüyordu.

"Maske."

"Ciddi misin, hiç anlamamıştım."

Aras'ın suratındaki alaycı gülümseme büyürken Safir sinirden tıslamış, dağınık topuz yaptığı saçlarından önüne düşen bir iki tutamla uğraşmıştı.

"Bu gece bizim gecemiz olacak Safir. Eğleneceğiz. Hem de çok."

Sözler dudağından dökülürken Aras, bir başka masaya yönelmişti. Safir, kendi aralarında konuşan Yiğitle Vera'ya döndü. İkisi de bir yandan konuşup bir yandan da bardaklarındaki şampanyaları yudumlarken son derece keyifli gözüküyordu. Onları bozmayıp etrafına göz gezdirdi. Çakıl taşı rengindeki duvarları süsleyen pahalı tablolarla tamamen gösterişli bir mekandı. Masalara, merdivendeki halının en açık tonunda örtüler örtülmüş aydınlatma masalardaki kahverengi şamdanlarla sağlanmıştı. Tavandan ise hiç de gösterişli olmayan ancak mekanın havasını bambaşka boyutlara taşıyan bir avize sarkıyordu.

"Dalmışsın."

Bir anda duyduğu Vera'nın sesi kızın irkilmesine neden oldu. Dikkat çekmemek için yüzüne gülümseme yerleştirip ona döndü. Açık bıraktığı kızıl saçları yüzüne sıcak bir hava katıyordu.

"Çok gösterişli."

"Az bile. Ben daha fazlasını bekliyordum. Söz konusu yeraltı dünyası olunca."

Kendi aralarında konuşmaya devam ederken tüm gözler merdivene çevrilmişti. Safir bakışlarını merdivene kaydırdığında o gözlerle karşılaştı. İstiklal Caddesindeki eski apartmanda gördüğü o nefret dolu yeşil gözler. Gururla aşağıya inerken kolundaki kadın gözlerin asıl odak noktasıydı. Bacağındaki derin yırtmaçla esmer tenindeki dövmeyi gözler önüne seren siyah elbise içindeki kadın son derece büyüleyici gözüküyordu. Açık bıraktığı siyah saçı elbisesinin kapattığı kollarına dolanırken kadına asi bir görüntü sunuyordu.

Armen yanındaki kadınla merdivenlerden inmeden Aras, Safir'in yanına gelmişti bile. Her ne kadar bakışlarını merdivendeki iki doğaüstü insandan ayırmak istemese de Aras'a baktı. Gerilmişti ve gözlerindekileri gizlemiyordu. Ya da artık daha derinlere bakabiliyordu, bilmiyordu. Şu an bildiği tek şey Aras'ın dayanılmaz bir acı çektiğiydi ve bu acı nefretle çevriliydi.

Mürekkep DünyaWhere stories live. Discover now