11. Bölüm

182 28 5
                                    

Merhaba arkadaşlar!

Sizleri özledim, yazmayı da özledim.

Bu zamanda en çok kitap okumakla zaman geçiriyor olduk, o yüzden hiç bir yenilenme yapmadan hikayeyi yeniden yükledim.

Umarım eskisi gibi beni bu hikayemde yine tek bırakmazsınız.

Seviyorum sizleri!

Vote ve Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Bölüm ile baş başa bırakıyorum.

_____________________________

Ağzım açık ona bakıyordum. Böyle birşey olamazdı demi. Bu rüyaydı, evet evet rüyaydı. Gözümü kapatım ve bir çırpıda açtım. Yok rüya değil galiba hala söylüyor şarkıyı. Allahım sen büyüksün ne olur doğrusunu göster. Tekrardan gözlerimi yumdum ve duâ ettim.

'Allahım bu rüyaysa eğer bir gün gerçekleşsin. Amin.', dedim içimden.

Çok şükür ki Allahım duâyı kabul edip Sameti devam söyletiyordu. Tamam bu gerçek, şimdi anladım. Ayyy ölüyorum yardım edin. İçimde kelebekler pır pır uçuyorlardı ve bu içimde biraz karın ağrısına yol açıyordu. Hiç beklenmedik bir anda işaret parmağı ile bana gösterdi ve şöyle dedi 'Hadi sende sıra karadenizim...'
Bende bunun üstüne kendimi gösterip 'Ne ben mi?', diye sordum. O da kafasını olumlu anlamda salladı. Kendimi tezgahta tutmaya çalıştım yoksa burda en sonunda bir baygın ceset çıkacaktı. Ayyy Allah korusun ne diyorum ben böyle.
Birşey olmaz güven kendine, diyordu iç sesim.
'Tamam. Öhö öhö öho...ağlırum sen diye bilirum sen da ben diye, adın düşmez dilumden okurum türkü diye, anlaştum rüzgar ile esmesun ayruluk diye...'

Sonra bir anda alkış sesleri yükseldi salonun içinde. Samet ellerini göğüslerin önüne bağlamış bana büyük açılmış gözlerle iddalı iddalı bakıyordu. Arkadada da alkışlayan kankileri vardı. Bu beni çok mutlu etmişti, çünkü beğendiğine sevinmiştim. Ve onun da şarkı söyleye bilmesi beni en mutlu insan yapmaya yetmişti bile. Şimdi ona burda sarılırdım, ama malesef yapamıyorum çünkü bırak arkadaşlarımızı, ailelerimiz bile bilmiyor bizim birbirimizi sevdiğimizi. Ne zaman söyleyecektik acaba, çok merak ediyorum doğrusu.
Bu esnada Samet bana adım atmaya başladı. Ben geri gitmeye çalışsam da olmadı çünkü o lanet tezgah vardı arkamda. Nasıl engel olsam? Engel olsammı bilemedim vallah.

'Dur gelme', dedim bağırarak.
O ama dinlemedi ve devam etti üstüme gelmeye.
'Durrrrr.'
Elimi uzatım ve kalbin olduğu göğüs bölümüne temasda bulundum. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Hemen elimi o kalbindeki sıcaklık kavradı. Ellerimin sıcaklığından dolayi gözlerim kısılmıştı. Zor duruyordum artık ayakta. Sert tutuşumdan sol elim tezgahın kulpunu kırmaya yeminlidi. Bu sıcaklığa dayanamayarak elimi üstünden çektim ve boynumu eğdım. Gözlerimden hafif yaş damlaları süzülüyordu. Çok acımıştı... Dayanamadim...yenildim ona karşı.
Damlayan yaş tanelerini görmüş olacak ki hemen aşağa bakan çenemi tutup ona bakmamı sağladı. Baş parmağı ile teker teker züzülen göz yaşlarımı sildi. Kulayıma doğru eğildi ve 'Değmez ağlamaya...ağlama hiç bir daha', dedi.
Bende o çekilince, kafamı olumlu bir şekilde salladım. Çekildiğini sanmıştım ama yanılmıştım çünkü şuanda o uzun ve kaslı kollarıyla beni sarmalıyordu. Sanki beni bırakmayacakmış gibi. Sanki beni hiç kimseye vermeyecekmiş gibi. Yani kısacası onunmuşum gibi...
Zaten onundum artık...
Islık çalmaya başladı Samet'in arkasındaki arkadaşlarından biri. Hemen benden ayrıldı ve 'Ben ne yapayım' der gibi omuz çekti.
Oyyyy yerrr-
Yok yok yemeyeceğim seni vallaha bak. Yemeyeceğim okadar. Adam yoksa kayıp olacak. Tok değiliz sanki.
Utanarak aşağa baktım herzaman ki gibi. Tabikide domates'e benzete bilmiştim kendimi yine.

Ben Aşkı Kadırga'da buldumWhere stories live. Discover now