8. Bölüm

179 24 2
                                    

Merhaba arkadaşlar!

Sizleri özledim, yazmayı da özledim.

Bu zamanda en çok kitap okumakla zaman geçiriyor olduk, o yüzden hiç bir yenilenme yapmadan hikayeyi yeniden yükledim.

Umarım eskisi gibi beni bu hikayemde yine tek bırakmazsınız.

Seviyorum sizleri!

Multimedya: Damla'nın giyim kuşamı

Vote ve Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Bölüm ile baş başa bırakıyorum.

___________________________

Kaçış yok. Damla olduğumu çeyiz gibi serdim ortaya.
'Bizim bilmediğimiz birşey mi var yada bana mı öyle geliyor', diye sordu Ensar.
'Kadırga'dan tanıyoruz birbirimizi', dedi Samet.
'Bize niye demiyorsun bilader yaa. Adam bi söyler.'
Bunlar baya beni ve Zeynep'i unutmuşlardı. Bende bu muhabbetin tadı kaçmasın diye Zeynep'i dürterek içeri oturmaya gitmemizi sağladım. Masaya oturduk ve konuşmalara dahil olduk.
Bir ara çayları tazelemeye gittim mutfağa. İkişer ikişer götürüyordum. Malum kırk elim yok ya. Çayları doldurdum ve mutfaktan çıkıyordum ki Samet'te çarpmam bir oldu. Çaylar üstünde şelale gibi aktı gitti. Çocuk yandı ki yandı. Hemen fincanları masaya bıraktım ve peçete almak için peçete'nın yanıma koştum. Sonra hemen Samet'in yanına üstünü silmeye.
'Çok özür dilerim. Vallah bilmeden oldu. Sen bi anda karşıma çıkınca...'
'Yok birşey olmadı vallah bak.'
'Yandın. Yandın. Ayyy acırdır şimdi. Hastaneye mi gitsek acaba. İçeridekiler de iyiyki hiç birşey çakmadı.'
'Sakin ol. İyiyim ben.'

Doğru mu yapıyordum şuan bilmiyorum çünkü Samet gömlek giyinmişti ve içi görünüyordu. Ve ben daha fazla ayakta duramıyor hale geliyordum.

'Şey gömleğini çıkarmalısın. İslak ya hani ondan. Şimdi şey sanma yani ben. Hani. Yok. Ben öyle birşey niye. Ah ahhhh. Yok...'

İşaret parmağını dudağıma koydu ve susmama vesile oldu en sonunda. Fakat bu hiç iyi olmamıştı, çünkü ben halen ayakta durmakta zorluk çekiyordum.

'Çok konuşuyorsun biliyormusun? Hem sende yandın. Sana da bakmak lazım. Ver bi elini.'

Elimi verdim ve elimin kırmızı olduğunu gördüm.

'Normal o ya. Geçer hemen. Joguhrt sürersem geçer. Bak sende sür yoksa acır.'
'Tamam annem hahaha.'
'Çok komik anam hahahaha.'
'Tamam hadi git değiştir üstünü. Zeynep'in babası felan verir birşeyler. Hahahaha. Ya gerçekten özür dilerim. Hahahahaha.'
'Sen gül. Sen gül. Bakalım senin başına neler gelecek Damla Hanım.'

Çayları bir daha doldurdum ve mutfaktan çıktım. Herkes sordu nerde kaldım diye. Bende çayı yeni demledim dedim. En mantıklısı buydu. Mavim hayatıma girdiğinden beri yalan söylüyordum. Bakalım benim sonum nereye varacaktı.

Sofrayı topladıktan donra herkes eve gitti. Zaten yarın bir daha görüşecektik ve ben yine Sameti görecektim.
Allahım ben nasıl bir iyilik yaptımda bana bu Adamı verdin?

Nişan
Sabah erkenden cümbül cemaat gittik kuaför salonuna. Saysan 30 kişi felan çıkardı. Futbol takımını bırak, bizden cami cemaati bile olurdu. Hepimiz sıraya oturduk ve bekledik. Yaklaşık dört saat sonra bitmişti herkes ve saat 13.25 di tam olarak. Tam zamanında bitmiştik. Hepimiz arabalara dağıldık ve nişan'ın olacağı salona gittik. Salona varır varmaz Zeynep Ensar'ın yanına gitti. Bende beşinden. Malum elbiseyi ben arkadan sürüklüyorum. Sağdıç olunca iş başka tabi. Acaba bana partnerlik yapacak olan beyefendi kim?
En sonumda onun yanına varmıştık. Ensar'ın dilini yutmuş gibi bir hali vardı.

'Ç-ç-çok güzel o-o-olmuşun zeynom.'
Zeynep tabi kırmızıya büründü.
'Eh hadi ben gidiyorum salona size iyi gezmeler. Vaktinde gelin bak.'
'Tamam tamam merak etme.'

Arkamı döndüm ve arabamın bagajını açtım. Baklavalar, Börekler, Çörekler hepsi ordaydı. Hiç açmayıpta kaçırasım vardı ya bu güzellikleri ama neyse bidahakisine nasipmiş.
Annemler tepsileri götürmeye gelmişlerdi. Annem bir baklava tepsisini aldı ve gidiyordu ki hemen Samet dikildi yanına ve aldı baklava tepsisini.
'Ben götürürüm Hasibe Teyze.'
'Ayyy çok sağol evladum.'
'Estağfurullah ne demek.'

Maşallah. Maşallah. Nazarlardan sakla Mavimi Allahım. Amin.

Bende bir tepsi alarak Samet'i takip ettim.
En sonunda tepsileri içeri taşımıştık. Sadece arabanın bagajı açık kalmıştı. Dışarı kapatmaya gittim ve bir daha içeri girdim. Iyi koşturmuştum bu güzelim yeni aldığım ayakabılarla. Ama acıtmadılar halen. Bravo.
Kısa süre sonra Zeynep ile Ensar salona teşvik ettiler. İlk danslarını dans ettiler ve sonra oyun havalarına geçtiler. Hep beraber oynadık. Horona gelmişti sıra. Ben hemen başa gittim Zeynep'in yanına. Sonra benim yanıma Simge ve Eylül de geldi. Ensar'ın yanında Samet vardı. Bakalım burda da ortalığı darma duman ediyormuydu. Samet'in yanındakilere gitti gözüm. Tabi yaaa ben bunun tayfasını hep unuttum. Bende zannederdim ki bunlari hiç görmem. Kader işte.
Kemençe'nin sesi duyuldu ve başlandı horona. Tek bir halka'da sadece horon oynamasını bilenler. Ne güzel birşey.
Kaç kere döndüğümüzü sayacak değilim ama bana kalsa elliden fazla. Zaten salonda küçüktü. Yani niye olmasın ki. Horon bitti bende elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Kızlar gelmek istemedi. Bende kendim koyuldum yola. İşlerimi hallettikten sonra Zeynep'in annesi beni gördüğü an bana doğru gelmeye başladı.

'Kızum çabuk bizum eve git. Evde unutmişuz nişan tepsisuni. Ahhh başima gelenlerrr.'
'Tamam hallederim ben. Ver anahtarları.'
'Bilisun sen daa nerde olduğuni. Benum heruf bilmez onun için seni gönderirum.'
'Bilirummm daaa hahahaha.'
'Dalga geçma.'
'Tamam. Tamam.'

Anahtarları alır almaz arabamın yanına koştum ve bindim. Ben dikiz aynasını kontrol ederken birisi bindi yanımdaki koltuğa.

'Ya sen ne yapıyorsun?'
'Annen dedi ne yapim şimdi.'
'Nasıl yaaa?! Şaka mı bu?'
'Yok vallah şaka maka değil bak.'
'Iyi bak inandim saaa. Bi yalan söylemiş ol. Seni gebertirim. Anladın mı?'
'Ben saaa yalan söylermiyim hiç. Estağfurullah senin kalbimde büyük bir yerin var.'
'Nesi var nesiiii?'

Ben Aşkı Kadırga'da buldumWhere stories live. Discover now