"Bence sen abinden daha başarılısın. O hazıra kondu ama sen arkadaşlarınla bu şirketi en başından yarattınız."

"Öyle de ailem bunu benim başarım olarak görmüyor işte. Tüm işi Poyraz ve Barlasın omuzlarına yıktığımı sanıyorlar. Tamam, belki biraz sorumsuzum ama benim yapımda var bu."

Ona sarılıp sırtını sıvazladım. "Bence sen çok zeki birisin. Hepimiz sağ çıkamayacağımız bu hayatı fazlasıyla ciddiye alırken sen onunla dalga geçip duruyorsun. Barlas ve Poyraz bazen sana kızıyorlar ama sen olmadan olmayacağının da farkındalar. Ailen de fark edecektir."

"Bana sarılmak için bahaneler mi arıyorsun." deyince moralinin düzeldiğini eski Yiğit'e dönüş yaptığını anladım. Hemen geri çekilip omuzuna vurdum. "Pislik, gidiyorum ben."

"Barlas'a mı? Git git fazla durdun." deyip ima ile gülümseyince "Kapa çeneni." deyip orta parmak kaldırdım. Neden bilmiyorum ama Yiğit bu tarz imalarda çok bulunurdu. Sanırım Barlas'ı sevdiğimi anlamıştı.

Barbarın abisinin adıyla açtığı şirkete yol aldım. 20-25 dakika kadar sonra AYBARS holdinge vardığımda hiç vakit kaybetmeden içeri girdim. Buraya pek gelmediğimden odasını bulmak için sormam gerekti. En üst kattaki odasına vardığımda içeri giremedim çünkü sekreteri izin vermedi; "Randevunuz var mı?"

"Hayır, ihtiyacım da yok zaten." deyip kapıya yönelmiştim ki önüme geçti. "Bana bak ufaklık, burası istediğin gibi girip çıkabileceğin bir yer değil. Barlas beyi görmek için randevu alman gerek."

"Ben Barlasın-" deyip durdum. Neyiydim ben Barlas'ın? Arkadaşı, sevgilisi, dostu, kardeşi? Kadın suratıma sorgular gibi bakmaya devam edip cevap bekleyince iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı durum. "Sana ne! Neyiysem neyiyim." deyip kolundan tuttum onu çekemeden o da elimi çekmek için elimi bileğime attı. Bu sırada izi görmüş olacak ki beni acıyarak süzüp "Sen de Barlas Beyin saplantılı âşıklarından biri misin?" diye aşağıladı beni.

Elimi kolundan çekip çantamdan kimliğimi çıkardım. Kimliği gözüne sokarcasına gösterdim. "Bak bakalım kimmişim?"

Soyadımı görmesiyle yüzünün aldığı korku ve endişe dolu ifade egomu kabartırken gururumu okşuyordu. Sadece tek bir hareketimle onu bu hale getirecek gücü kendimde bulunduğunu kanıtlamam tarif edilmez bir duyguydu. Onu kovabilirdim ama şu an yüzündeki ifade beni öylesine tatmin ediyordu ki buna gerek duymadım.

"A-af edersiniz Hera Hanım." diye kekeleyerek özür dilemeye başladığında kimliğimi çantama attım. Daha ben konuşamadan kapı açıldı ve Barlas odasından çıktı. Bizi görünce bir sekretere bir de bana baktı ardından "Ne oldu?" diye sordu. Kadın tam anlatmaya başlayacakken Barlas "Sen sus." diye sert bir dille uyardı. Ardından bana dönüp ona kullandığının aksine daha yumuşak bir dille ne olduğunu sordu.

"Hiç, hiçbir şey.-"

"Neden özür diliyor o zaman senden? Demek ki sana karşı bir hatası olmuş."

Kadının bana yalvaran bakışlarını görünce Barlas'a baktım. "Çarpıştık."

"İyi misin peki?" diye sorunca "İyiyim. Sen çıkıyorsun sanırım."

"Evet. Bizim yere geçeceğim. Gel birlikte gidelim."

"Oradan geliyorum zaten. Neyse hoşça kal." deyip ilerlemeye başladım. Arkamdan kısık sesle seslendiğini ve geldiğini duysam da durmadım ve otoparka inip arabama ilerledim. Ben tam arabaya varmışken birinin kolumdan tutup beni kendine çevirmesiyle sırtımı arabaya yaslayıp beni araba ve kendi arasına sıkıştırması bir oldu. "Bana öyle bir şey söyle ki gidip o kadını kovmayayım."

Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin