Gökkuşağı -33-

15.5K 941 475
                                    

Bölümde iki tane '***' işaretten var. İlki nikah sonrası, ikincisi ise birkaç ay sonrası. Haberiniz olsun.

Red - Hymn For The Missing

İyi okumalar... 

Aynadaki görüntüme gülümseyerek bakmaya devam ederken arkamdaki burun çekme sesinin anneme ait olduğuna emindim. Büyük gün gelip çatmıştı. Birazdan bu odadan çıkacak ve nikah masasına oturarak Alkım'la resmi nikahımızı kıyacaktık. Tüm hazırlıkların kısacık sürede tamamlanabilmesi için herkes seferber olmuştu. 

Birlikte oturacağımız ev hâlâ hazır değildi, neyse ki Alkım'ın hazırda oturduğu bir evi vardı. Evimiz hazır olunca ilk işimiz oraya taşınmak olacaktı. Aslında evin hazır olmaması bizim için bir dezavantaj olarak görülse de o kadar mutluydum ki hiçbir şey umurumda değildi.

"Çok güzel olmuşsun." Gökçe'nin sesini duyduğumda bakışlarımı kendi görüntümden çekip ona döndüm. Onun da gözleri dolu doluydu. Beni kollarının arasına alıp saçımın bozulmasından korka korka hafifçe sarıldığında güldüm. 

Küçüklüğümden bu yana hep hayal kurmayı seven biri olmuştum. Küçükken bir süper kahraman olmayı, dünyada ne kadar aç ve evi olmayan çocuk varsa hepsini bir çatı altına toplamayı hayal ederdim. Bu yüzden yağmurlu gecelerde çok ağlardım. Dışarıda olanları düşündükçe benim de uykum kaçardı. 

Yaşım büyüdükçe sağlam bir kariyerin hayalini kurmaya başlamıştım. O yaşta izlediğim filmlerden ve okuduğum kitaplardan da çok etkileniyordum, bu yüzden harika bir aşk yaşamayı da hayallerimin arasına eklemiştim. Gözlerimi kapatıp kendimi o beyaz güzelliğin içinde düşünmek bana hep huzur verirdi. 

Bugün, benim doğum günümdü. Alkım, nikah günümüzü benim doğum günüm olarak seçmişti. 22 yaşıma girdiğim gün hayallerimin büyük bir kısmını da gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Sırılsıklam aşık olmayı ve evlenmeyi hep çok istemiştim. Alkım'ın kariyer hedeflerim konusunda arkamda duracağını da biliyordum. Üniversiteye gitmeyi hâlâ istiyordum.

Gökçe, geriye çekildiğinde bakışlarımı ağlamamak için kendini sıkan anneme çevirdim. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Önünde eğilip ellerini avuçlarımın içerisine aldığımda annemin gözlerinden bir yaş düşmüştü. Elini yanağıma koyup hafifçe okşadı.

"Güzel kızım benim." dedi sevgiyle. Eğilip saçlarımdan öptüğünde gözlerimi kapatmıştım. "Alkım iyi bir insan, seni mutlu etmek için elinden geleni yapacağına şüphem yok. Siz böyle hep mutlu olun, birbirinizin gözüne gülerek bakın, bana yeter."

Annemin ellerini sıkıp onaylarcasına kafamı salladım. Konuşmaya başlarsam ağlamaya başlamam da gecikmezdi. Ve göz makyajımın bozulmasından deli gibi korkuyordum. Suya dayanıklı maskaralara güvenememek benim suçum değildi. Hayatımın bir döneminde kendi anneme ve babama güvenememiştim. Neyse ki o günler geride kalmıştı.

Şu an hiçbir yalan, hiçbir sır yoktu. Melih ve Özcan, tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Melih'in kurduğu iş dağıtılmıştı. Yasa dışı iş yönetiyordu, anneme tecavüz ettiğini de itiraf etmişti. Bu yüzden cezası ağırdı. 

"Hadi biz çıkalım artık, Alkım günlerdir bu anı bekliyor. Meraktan ölecek."

Gökçe'nin söyledikleriyle annem de ben de gülmüştük. Annem, oturduğu yerden kalkıp Gökçe'yle birlikte odadan çıktıklarında yeniden aynadaki görüntüme bakmış, kendimce saçımı başımı düzeltmiştim. Birkaç saniye sonra kapı çaldığında heyecanla kapıya doğru döndüm. 

GÖKKUŞAĞIWhere stories live. Discover now