Gökkuşağı -25-

15.1K 1K 386
                                    

maNga - Cevapsız Sorular

*** sonrası bölüm 3. kişinin ağzından, haberiniz olsun. 

İyi okumalar... 

"Hiç çıkar yolu yok mu yani?"

Beni uzunca bir süredir dinleyen Bora, konuşmayı bitirdiğim anda bu tepkiyi vermişti. Başımı iki yana doğru salladım. Bir çıkar yolu varsa da henüz karşıma çıkmamıştı. İç geçirip arkama yaslandım.

Alkım'ın yüz ifadesi, ses tonu aklımdan bir saniye bile çıkmıyordu. Onu resmen yaşarken öldürmüştüm. Bakışlarındaki o kırık çocuğa sarılmamak, tüm her şeyden vazgeçip ona yalan söylediğimi diyememek içime dokunuyordu. Buna mecbur bırakılmak daha çok canımı yakıyordu.

Ne istemiştim ki bu hayattan? Huzur, mutluluk istenmemesi gereken şeylerdi de benim mi haberim yoktu? Alkım'la bir geleceğimin olmayacağını en başından itibaren biliyordum. Bunu bile bile ona aşık olmuştum. Ancak normal başlamayan hikayemiz en azından düzgün bir vedayı hak etmişti. İki tarafın birbirini hiç unutmayacağı, hatırladıkça buruk bir şekilde gülümseyeceği bir veda...

"Melih bu konuda bir şey yapamaz mı peki?"

"Bilmiyorum. Özcan'ı adalete teslim edeceğini söyledi. Ama Özcan'ın arkasında da biri var mı habersizim. O hapse girdiğinde her şey bitecek mi?"

"Ah be Hira..." Bora, mahcup bir şekilde başını öne eğdi. "Hiçbir fikrim yoktu. Altan'ın masum olduğunu bilseydim-..."

"Benim de bunca zaman hiçbir fikrim yoktu. Alkım bile şüphelendi kendi kardeşinden. Siz nasıl şüphelenmeyecektiniz ki?" Gözlerim sulanırken bacaklarımı kendime doğru çekmiş, kollarımı etrafına sarmıştım. "Ama masumdu işte. Ölmeyi hak etmemişti. Eğer o gün ben onunla gitmeseydim Altan'ın başına bunlar gelmeyecekti."

"Hiçbirimiz bilemezdik bunun olacağını. Kendini suçlamayı bırak. Sen o an kaçmak yerine Altan'a yardım etmek için çırpındın sonuçta."

"Ağrıma giden ne, biliyor musun Bora? Evet, Altan bana elini dahi sürmedi. Onu  ben öldürmedim ama benim yüzümden öldü. Sırf yanağıma dokunduğu için. Çok saçma. Hiçbir kötü niyeti yoktu, eğer olsaydı onu durdurabilecek biri de yoktu. Ama geri çekilmişti. Çünkü bana zarar vermek istememişti."

Yüzüm ısınmaya başladığında dudaklarım da titremişti. Çenemi sıkıp dünyaya olan tüm kızgınlığımı hafif bir baş sallamasına sığdırdım. Ben artık kendi halime de isyan etmiyordum. Başıma gelmiş ve gelecek olan tüm bu olayların sevdiklerimi de harap etmesine kızgındım yalnızca.

"Bunların hiçbirini Alkım'a da anlatamıyorum. Ona kardeşinin şerefsiz bir pislik olmadığını söyleyemiyorum. Ölmeden önce artık aralarında ne yaşanmışsa Alkım'ı affettiğini de söyleyemiyorum. Nasıl yaşayacağım böyle?"

"Altan, Alkım'ı affettiğini mi söyledi?"

Bora'nın ses tonundaki değişimle dikkatimi kendisine çekerken sorarcasına bakmış, birkaç saniyenin ardından da başımı sallamıştım. "Ben ne olduğunu biliyorum."

"Ne olmuş?"

"Alkım üniversite için evden ayrılmaya karar verdiğinde Altan aslında evi terk edeceğini ve belki de hiç dönmeyeceğini anlamış. Alkım'a onu da götürmesi için yalvarmış, onunla gitmek istemiş ancak Alkım kabul etmemiş. Doğru düzgün vedalaşamadan da evden ayrılmış. Altan çok üzülmüş haliyle. Alkım'a hep çok düşkünmüş."

Bora, dirseklerini dizlerinin üzerine yaslayıp hafifçe öne doğru eğildiğinde dikkatle onu dinlemeye devam etmiştim. "Aslında ailesinin çocukları arasında yaptığı ayrımcılığın farkındaydı. Alkım'ı nasıl dışladıklarını ve tam aksine kendisinin üzerine ne kadar düştüklerini anlatıp dururdu. Alkım çocukken ellerine bulaşmış boyayla masaya oturduğu için babasından çok dayak yemiş. Altan araya girmediği, korkup köşeye sindiği için kendini hep suçlu hissederdi ama o da çocuktu nihayetinde. Korkmakta haklıydı."

GÖKKUŞAĞIWhere stories live. Discover now