Gökkuşağı -24-

15.5K 1K 186
                                    


Bora

"Nasıl dikkat etmezsin nereye gittiğini? Neredeydin Melek?" Melek Teyze, öne arkaya doğru sallanmaya devam ederken dışarıya karşı oldukça tepkisiz görünüyordu. Ünal Amca ise oldukça sinirliydi. Melek Teyze'nin dikkatsizliğine, ilgisizliğine... Ancak Melek Teyze çoktan kendini kaybetmişe benziyordu.

"Koruyamadım kızımı. O zaman da koruyamamıştım. Şimdi de koruyamadım." Ünal Amca, başını sıvazlayarak odadan çıktığında Gökçe'yle birbirimize bakmıştık. Hira'dan saatlerdir haber alamıyorduk. Bunun bize çok kızgın olduğu için olduğunu düşünmekten başka çarem yoktu. Ona bir şey olursa buna dayanamazdım. Buna da dayanacak gücüm yoktu.

"Eminim iyi durumdadır. Hira'nın ne kadar güçlü olduğunu biliyorsun, Melek Teyze." Gökçe, Melek Teyzenin ellerine uzanıp desteklercesine sıktığında Melek Teyze, ileri geri sallanmayı bırakmıştı. Bakışlarını Gökçe'ye çevirdiğinde gözleri dolu doluydu. Bir anneyi bu halde görmeye dayanamayıp yerimden kalktım ve dışarıya doğru ilerledim.

Beceremiyordum işte. Acı içindeki bir insana teselli vermeyi beceremiyordum. Hira'nın 3 yıl önce ortadan kaybolduğu gün dün gibi aklımdaydı. Saatlerce ondan haber alamamıştık. Kayıp ihbarını da 24 saat geçmeden evvel yapamamıştık. Ancak Ünal Amcanın tanıdıklarıyla birlikte, her yerde aramıştık Hira'yı.

Herkesin aksine ben Altan'la kaçtığından şüphelenmiştim. Altan'la Hira'yı tanıştıran bendim çünkü. Onun hakkındaki birkaç şeyi bilirdim. Abisinin dışarıda okuduğunu, tam olarak nerede okuduğunu, abisinin yanına gitmeyi çok istediğini ancak kavgalı olduklarını... Bu yüzden Hira'yı nerede arayacağımı biliyordum.

Onu bulduğum an yeniden aklıma gelirken yutkundum. Bir derenin kenarında, bilincini kaybetmiş, kanlar içerisinde yatıyordu. Bileklerinin mosmor olduğunu ambulansa alınana kadar görememiştim. Aklıma gelen ilk şey birinin ona bu pisliği yaptığıydı. Ancak Hira'nın canı için öyle endişeliydim ki etrafa göz atmayı unutmuştum.

Evin kapısından çıkıp dışarıya geldiğimde adımlarımı durdurmuş, derin bir nefes almıştım. Olmuyordu. Yüreğim ferahlamıyordu. Zamanında yapamadığım abiliğimi Hira'ya yapmaya çalışmıştım ancak beceremiyordum bu işi. Ne kız kardeşimi ne de Hira'yı koruyabilmiştim. İkisi de gözümü kaçırdığım an kaybolmuşlardı.

Sokağın sonunda duran arabayla bakışlarımı oraya çevirirken Gökçe de benim ardımdan çıkmıştı. "Bora, bir kez daha arasak mı? Belki ulaşırız."

"Bir saniye." diyerek elimi kaldırdığımda arabanın kapıları açılmış, Hira inmişti. Hira'nın ardından Yasin ve tanımadığım bir kız daha inerken Gökçe de nereye baktığımı merak etmiş olacaktı bakışlarını o yöne çevirmişti. Gördüğü manzarayla en az benim kadar şaşkın olduğunu tahmin edebiliyordum.

Gökçe, benden önce şaşkınlığından sıyrılmış ve sokağın sonuna doğru yürümeye başlamıştı. Ondan ancak birkaç saniye sonra hareket etmek aklıma gelmişti. Gökçe'nin ardından, sakin adımlarla ilerlerken gözlerimi Hira'nın suratından ayırmıyordum. Hira ise yalnızca yere bakıyordu. Ona doğru geldiğimizin farkında bile değildi.

"Hira?" Gökçe, Hira'ya seslendikten sonra daha hızlı adımlarla ona doğru ilerlerken Yasin'in bakışları da ona dönmüştü. Hira'nın adımları duraksarken başını kaldırıp Gökçe'ye öylece baktı. Bakışları bomboştu. Henüz göz göze gelmeden o boşlukta kaybolmuş sayılırdım. Bundan yalnızca birkaç saniye sonra Hira'nın bakışları bana döndüğünde benim de adımlarım durmuştu.

Dudaklarında buruk bir tebessüm oluşurken gözlerinin nasıl sulandığı gözümden kaçmamıştı. Gözlerini usulca kapatıp oradan bir yaş akmasına izin verirken suratının beyazlığını yeni fark ediyordu. Silkelenip kendime geldim ve endişeli bir ifadeyle Hira'yla aramdaki birkaç adımı hızlıca kapatmaya çalıştım. Onun kendini bıraktığını gördüğüm anda hızlı adımlarım bir koşmaya dönüşmüş, Hira yere düşmeden evvel onu yakalamıştım.

GÖKKUŞAĞIWhere stories live. Discover now