Gökkuşağı -5-

19.8K 1.4K 538
                                    

Linkin Park - Numb

İyi okumalar...

"Anlamıyorum bir türlü." Sıkıntıyla nefesini dışarıya verip elindeki kalemi sıraya sertçe bırakmıştı. Onun bu haline gülerek kafamı kitapta karalamaktan harap ettiği sayfaya çevirdim. "Neyi anlamıyorsun?"

"Şu tarz soruları." derken sesinde bariz bir iğrenme vardı. Eliyle kitabı dövmeye başlamasına az kalmıştı, bu kesindi. Zavallı kitabı onun önünden çekip isyan ettiği soruya yakından baktım.

"Şu soruya bak. Hayır yani, formülle beraber çözdüm ama cevabı 80 buldum. Şıklarda 80'e yakın bir cevap bile yok."

"Genelde şıklarda yüksek sayılar olmaz zaten." dedikten sonra bahsettiği formülü anlamaya çalıştım. Ardından kıkırdamaya başlamıştım. "Formülü güzel hatırlamışsın ama yanlış yerlere koymuşsun."

"Nasıl ya?" dediğinde sesindeki şok yüzünden kahkaha atabilirdim. Dudaklarımı birbirine bastırıp kendimi tuttum ve kalemimi elime alıp sayfanın en altına formülü yazmaya başladım. Soruyla o kadar uğraşmıştı ki sorunun altında formülü yazabileceğim bir yer yoktu. Yazsam da okunaklı olmazdı.

"Bak şimdi," diyerek kitabı ona doğru yaklaştırdım ve yazdığım formülden ufacık bir ok çıkarıp neyi nereye koyması gerektiğini anlattım. Ben anlattıkça anladığını belirtir gibi sesler çıkarıyordu. Formülü ufak bir kare içine alıp elimle sayfaya hafifçe vurdum.

"Anlaşılır oldu mu bari?"

"Harikasın." diye mırıldandı. Gözlerimi yüzüne çevirdim.

"Hira!"

Yanaklarımda hissettiğim eller, hafif tokat atarak beni kendime getirmeye çalışırken ağırlaşmış göz kapaklarımı aralamak benim için şu anda çok zordu. Ama yine de yanaklarımdaki dokunuşları hissedecek, onun sesini duyacak kadar kendimdeydim. Yalnızca gözlerimi aralamak kalmıştı.

"Hira, aç gözlerini." Dışarıya bezgince bir nefes verip bir elini yanağımdan çekti ve başımın arkasına koyup kafamı zeminden kaldırdı. O anda soğuk zemin yüzünden üşüdüğümü hissetmiştim. Çok geçmeden başım, onun göğsüne yaslanırken kokusunu alacak kadar duyularım yerine gelmişti. Duymakta hiçbir problemim yoktu ama kulaklarım çınlıyordu. Konuştuğunda sesi çok uzaktan geliyor gibiydi.

"Hira? Duyuyor musun beni?"

Göz kapaklarım artık eskisi kadar ağır gelmediğinde hafifçe gözlerimi aralamıştım. Gördüğüm ilk şey Alkım'ın çenesiydi, gözlerimi araladığımı gördüğümde başını bana doğru eğmiş ve gözlerini de görüş açıma sokmuştu. Elini yanağımdan çekip omzumu sardı ve yüzümü hızlıca inceledi.

"İyi misin?"

"İyiyim." diye mırıldandım. Kulağımdaki çınlama yavaş yavaş geçiyordu. Etrafıma bakınıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Odamdaydım. Masamın önünde, yerde uzanıyordum. Kaşlarım çatılırken tekrar Alkım'ın gözlerine baktım. Yüzümden bir saniye bile ayrılmamışlardı.

"Ne oldu?"

"Bayıldın." Başımın arkasındaki elini sırtıma kaydırıp ayağa kalkmama yardımcı oldu. "Şimdi iyi olduğuna göre anneni çağırabilirim."

"Neden bayıldığımda çağırmadın?"

"Annenin endişelenmesini istemedim. Hem o an panik yapacağını düşündüm."

"Annem soğukkanlıdır." diyebilmiştim sadece. Ayağa kalktığımda Alkım'ın sırtımdaki eli çekilmemişti. "Mutlaka öyledir. Yine de bir anne. Anneler kaç yaşlarına gelirse gelsinler evlatları için endişelenirler."

GÖKKUŞAĞIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt