Şaşkın bakışlarımı karanlıkta gezdirirken aniden dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Acemi tavırlarımla ona ayak uydurmaya çalışırken o benim aksime gayet rahat ve bilinçliydi. Nasıl hareket edeceğini, benim tavırlarımı önceden kestirebiliyordu.

Çıplak belimde gezinen elini yukarı doğru kaydırarak sutyenimin kopçasının üzerinde duraksadı. ''Beni istiyor musun Ahsen?''

Yanaklarım, bedenim aniden alev almıştı. Cehennemi tam vücudumda hissediyordum. Az önceki korkuyla karışık üşüme hissi yerini derin bir sıcağa bırakmıştı. En acı ölümün yanarak ölmek olduğunu duyduğum günden beri yanarak ölmekten hep korkmuştum ama en korktuğum her şeyin bir bedende toplandığını gördüğümden beri yanarak ölmeye karşı da inancımı yitirmiştim. Beni en çok korkutan şey ölüm değildi, Buğra Erez ve onun tavırlarıydı.

''Sen gündüzsün,'' diye fısıldadı ve ekledi. ''Bu parlak bir güneş demek...'' bir süre düşündükten sonra devam etti. ''Ben ise geceyim Ahsen,'' dedi. ''Bu da yıldızlı bir gece demek...''

''Eğer içimdeki yıldızları görebilirsen, ertesi gün güneşli bir gün bizi bekliyor demektir Ahsen, biz birleşirsek akşamüzeri güneşi olur ve bu günün en güzel anıdır. Aynı görüntü hem güneş doğarken yaşanır, hem de batarken ama bir o kadar da kısa sürer, gün içinde iki kere görmek çok zordur...''

''Bu ne demek oluyor?'' sesim kısık ve pürüzlüydü.

''İçimdeki yıldızlara güvenmeni istiyorum Ahsen, ben kötü biriyim, gece kadar da karanlık bir geçmişim var ama o geçmişte bir o kadar da yıldız var... Eğer bulabilirsen o yıldızlardan biri senin her dileğini gerçekleştirir.''

''Yıldızların kaymasını beklemeyi bırak Ahsen, kendine bir yıldız bul.''

Ben cevap vermeden söylediği cümlelerdeki milyonlarca anlamı düşünürken o hala kulağımın yakınlarında hırıltılı sesiyle mırıldanıyordu. ''Şu anki arzum herhangi bir kadına karşı olan çekimlerden değil Ahsen, seni istiyorum. Herhangi bir kadını değil, seni.''

''Ben...'' diye fısıldadım. Bana söylediği o lanet kelimeden sonra içime dolan öfkeden eser kalmamıştı. Her türlü duygu yerini korkuya bırakmıştı. ''Korkuyorum.''

''Korkma,'' diye fısıldadı. ''Gözlerim yorulursa gözün, bedenin yorulursa bedenin olurum. Bana güvenmeni istiyorum Ahsen. Bu çok zor biliyorum ama bana güvenmek zorundasın; çünkü tek ihtiyacım olan şey senin bana olan lanet olası güvenin.'' Öfkeyle iç geçirdi. ''Bana güveneceksin Ahsen, başka birine değil sadece bana.'' Eli sutyenimin kopçasındaydı, kopçayı zorlanmadan açtı. Bir süre eli çıplak sırtımda gezindikten sonra burnunu boynuma doğru sürttü. ''Bu bir tür ibadet olmalı.''

Sırtımda gezinen eli yavaşça bedenimin ön tarafına doğru yaklaşırken sırtımı duvara yasladı. Ayağımdaki yüksek topuklar işini bir hayli kolaylaştırıyordu. Aniden beni hızla kucağına aldı. Onun hızlı hareketiyle dalgalanan saçlarım omuzlarıma doğru düşerken kendimi aniden beline yaslı bir şekilde buldum. ''Yasak elma bu kadar lezzetli olmamalıydı.''

Bir eliyle beni kucağında sabitlerken üzerindeki ceketi bir çırpıda sıyırarak yere attı. Ben ona korkuyla bakarken o üzerindeki beyaz gömleği açmaya yelteniyordu. Aniden duraksadı. Karanlıkta okların bana çevrildiğini hissediyordum. ''Gömleğimi çıkarmanı istiyorum.''

''Ben... Çıkaramam Buğra.'' Ellerim titriyordu, bütün bedenim titriyordu. Gerçekten çok korkuyordum. Cümlelerindeki gizli anlamlardan, benden istediklerinden...

Yumruk yaptığımı sonradan fark ettiğim ellerimden biri eline alarak gömleğinin göğüs kısmına doğru çıkardı. ''Yapabilirsin,'' dedi. Elimin üstüne küçük bir öpücük kondurdu, bu bile heyecanlanmama yetmişti. ''Soy beni.''

YOSMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin