Bölüm 4

7.7K 301 8
                                    

Bölüm şarkısı:

Lana Del Rey - Summertime Sadness

''Ne bağırdın be.''

Gözlerimi hafifçe açtığımda banyodan beni kovan adam ile göz göze geldim. Yatağa doğru yaklaştı. Kısa bir an bana baktı. Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. ''Bu kadar bağırıp isyan etmemeye özen göster. Kriz anında iken ailene küfür ediyorsun ya da ölmek istiyorum diye bağırıyorsun. Bunlar veya kriz geçirmen beni ilgilendirmiyor ama sesin beni rahatsız ediyor.''

Tanrım. Nasıl bencil bir pislikti bu böyle?

''Defol.'' Diye tısladım.

Kafasını arkaya atarak kahkaha attı. Yatağa doğru hafifçe eğildi.

''Bana defol diyemezsin, güzelim. Burada benim kurallarım geçerli.'' Dedi alaycı bir tavırla.

Her yerde sahiplenen bir gerizekalı olmak zorunda mıydı?

''Kurallarının canı cehenneme. Beni yalnız bırak.'' Dedim soğuk bir sesle.

Güldü. Benimle resmen dalga geçiyordu.

''Öğreneceksin.'' Dedi ve arkasına dönüp odayı terk etti.

Yaklaşık iki saat sonra İmge beni aşağıya indirdi.

İmge on iki kişi olduğumuzu söylemişti. Bende doğal olarak on iki kişi olduğumuzu sanıyordum ama altı kişi bu evde diğer yarısı da yan villada kalıyormuş.

Mutfağa geldiğimizde İmge beni doğruca masaya oturttu. Suratına boş boş bakıyordum. Gözlerini kısarak yüzümü inceledi.

''Seninle bir anlaşma yapmalıyız.''

Anlaşma?

''Bağımlı olduğunu kabul ettiğini bana göster.'' Diye fısıldadı.

Ne yapacağımı anlamıştım ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Dikdörtgen şeklindeki geniş beyaz masanın üstündeki kırmızı masa örtüsüne başımı eğip ne yapacağımı kestirmeye çalıştım.

''Bağımlı olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum.'' Diyerek şansımı denedim.

Dişlerini göstererek sırıtmaya başladı.

''Tamam,'' Diyerek onayladı. ''Kendini nasıl hissediyorsun?'' diye sordu.

''Yorgun, ağrılı. Eklemlerim, bacaklarım ve kollarım çok ağrıyor. Midem sık sık bulanıyor. Ve sanırım biraz çalışan bağırsaklara sahibim.'' Diye fısıldadım. Kızarmıştım.

Mavi gözlerinde şefkat pırıltıları vardı. Anlayışlı bir şekilde gülümsedi.

''Bir haftaya toparlanmaya başlarsın. On beş gün sonra tamamen alışmış olacağını tahmin ediyorum.''

''Şey...'' diye kekeledim. ''Esmer, uzun boylu, dağınık saçları olan bir adam, buranın sahibi olduğunu söyledi. Buranın bir kurum olduğunu sanıyordum.'' Diye fısıldadım. Şikayet ettiğim için utanıyordum ama çok kafama takılmıştı.

Ellerini asi saç tutamlarının içinden geçirdi. Derin bir nefes verdi.

''Buğra ile tanıştın demek,'' sahte bir şekilde gülümsedi. ''Babası buranın benimle beraber en büyük bağışçılarından. Aynı zamanda yüzde yetmişi de ona ait. Buğra da kendini buranın sahibi ilan etti.''

Demek ukalalığı zenginliğinden geliyordu. Buranın sahibi değildi... Yani pek de sayılmazdı. Eşit sayılırdık. Sanırım.

İmge ''Pekala,'' Giydiği polarının önünü çekerek içten giydiği siyah dar body'nin önünü kapattı. ''Yakında check-up'tan geçirileceksin. Ve sana bir program çıkartılacak. Yoksunluk geçince programa göre sosyal rehabilitasyon yapabileceksin. Şimdi yemek yemelisin.'' Diye fısıldadı.

YOSMAOnde as histórias ganham vida. Descobre agora