Bölüm 36

4.4K 176 48
                                    

Bölüm şarkısı: Lorde -  A World Alone

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba!

Bayadır bölüm atmıyorum, bu bölüm de daha geç yayımlanacaktı aslında ama yazınca bekletmeden yayımlamak istedim. Büyük sorunlarla başa çıktığım bir dönemin içindeyim. Bu sorunlar bölüm yazmama ya da yayımlamama engel değil. Aslında engel ama yazmayı sevdiğim için kendimi böyle kısıtlamak istemem. Neyse, keyifli okumalar. 

Bölüm 36: Kayıp

İzlendiğimi biliyordum. İzlendiğimi hissediyordum. Ve beni izleyenin beni tüketen olduğunu da biliyordum.

Gözlerimi ifadesizce açtım ve yavaşça gözlerine baktım. Uzun zaman önce uyanmış gibi görünüyordu. Gözaltları hafif kızarık, saçları her zamanki gibi dağınıktı. Dudakları hafif aralıktı. Ben gözlerine bakınca bakışlarını gözlerime sabitledi. ''Neden bana bakıyorsun?''

''Sanırım alışkanlık oldu.''

Kaşlarımı çattım.

''Bana bakmak mı?''

''Altı ay,'' diye sözümü kesti. ''Altı ay seni uyurken izledim. Ve altı ay alışkanlık kazanmak için yeterli bir süre. Ayrıca seni uyurken izlemeyi seviyorum. Ağzın açık uyuyorsun, ağzına girip çıkan sinekleri saymak zevkli.''

Ağzımın hala açık olduğunu fark edince kapatarak gözlerine dik dik baktım. ''Hiç komik değil.''

Güldü. ''Komiklik yapacak birine mi benziyorum?''

Yattığım yerde oturur pozisyona geçtim ve sırtımı yatağın başlığına yasladım. Her hareketimi dikkatle izliyordu. Doğrusu o iki gözün sürekli hedefi olmak çok garip bir histi. ''Ne zaman İstanbul'a döneceğiz?''

''Doktorunla konuşur konuşmaz,'' duraksadı ve saate baktı. ''Sanırım doktor bugün yarım gün hastanede yani...'' dedi. ''Yani, bir saate çıkarsak kontrole gidebiliriz.''

Kafamı sallayarak onayladım. Birkaç dakika sonra unuttuğum gerçeği hatırlayınca inleyerek gözlerine baktım. Hala havlu üzerimdeydi. Uyurken pek hareket eden biri olmadığım için havlu açılmamıştı ama benim hastaneye gidecek kıyafetim yoktu. ''Bana giyecek bir şeyler bulmalısın.''

Gözlerini üzerime gezdirdi. Bakışları biraz fazla üzerime oyalanınca, ''hey!'' diyerek göğsüne vurdum. ''Bakışlarını üzerimden çek.''

Siyah gözleriyle gözlerime baktı. ''Şu an içimden çok ayrı şeyler yapmak geliyor,'' gözlerimi kısarak gözlerine dik dik baktım. ''Ama... Yapmayacağım.''

''Yapamazsın zaten,'' dün gece yaptıkları aklıma gelince gözlerine buz gibi bir bakış attım. ''Dün gece bana yaptıkların berbattı.''

Kafasını salladı. ''Belki, ama bunu yalnızca ruhun söylüyor. Fiziki olarak beni, seni öpmeye başladığım andan itibaren istedin.''

Böyle şeyler konuşmaya alışkın olmadığım için vücudumdaki bütün kan aniden yanaklarımda toplanmaya başladı. ''Çok...'' dedim Buğra'ya. ''Vurdumduymazsın. Sanırım en çok bu özelliğinden korkuyorum.''

''Yanlış,'' dedi. ''En çok nefretimden korkmalısın. En yıkıcı olduğum zaman, nefret ettiğim zamandır, Ahsen.''

''Peki ya nefret duygusunun hedefi bu kez sensen?''

Gözlerini gözlerime dikti. ''Benden nefret mi ediyorsun?'' Yüzünde garip bir ifade oluşmuştu.

Gözlerine dikkatle baktım. Siyah gözlerine ne zaman baksam o tanıdık hisle sarmalanıyordum. Ona bakınca dünya barışı gelmiş, çocuk ölümleri bitmiş gibi hissediyordum. Sanki iyi olan her şey ona bakınca oluyordu ama bu öyle yalan bir duyguydu ki. O kötüydü. Kötü olan bir şey nasıl iyi duygular çağrıştırırdı?

YOSMAWhere stories live. Discover now