"Önemli bir şey değil mutfak kazası." yalanını söyledim hemen. Bir de ona açıklama yapmakla uğraşamazdım. Hele ki Barlas'ın peşindeki adamların yaptığını öğrenirse yine kendinde olmayan hakları kullanıp hayatıma istediği gibi müdahale eder ve herkesin içinde bana bağırırdı. Şuan başımda fazlasıyla dert varken bir de bununla uğraşmak istediğimi hiç sanmıyordum. Zaten bir önceki hatasını telafi etmeden ikincisine tenezzül etmese iyi olurdu.

"Geçmiş olsun."

Olabildiğince soğuk bir sesle; "Sağ ol." dedim.

"Ben o gün olanlar için özür dilerim. Haddimi aştım. Ama birinin sana zarar verdiğini görünce duramadım. Bir anda sinirlendim. Konu sen olunca biraz fazla korumacı oluyorum sanırım. Kısa süredir tanışıyoruz ama sen o kadar kusursuzsun ki ben çekimine kapıldım sanırım." dediğinde bir süre cevap veremedim. Kafam zaten yeterince karışık değilmiş gibi bir de bu çıkmıştı başıma. Kabul ediyordum; o çok iyi biriydi her ne kadar son yaptıkları hoş şeyler olmasa da önceki yaptıklarını bir anda silemezdim ama ben onu bu şekilde düşünmemiştim hiç. Hatta ben Barbardan başka bir erkeği o konumda düşünmemiştim. Fakat ona bunu anlatamazdım. Ben Barbarı seviyorum hep de onu seveceğim diyemezdim. Üstelik onu kırmak da istemiyordum. Kendi için bu kadar önemli şeyleri itiraf ediyorken onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Ben bu düşüncelerle boğuşurken Akın ellerimi tuttu. "Bir şey söyleme şimdi. Düşünebilirsin, -" daha cümlelerini bitiremeden ne zaman etrafımıza toplandığını anlamadığım bir kalabalık "Evet!" diye bağırmaya başladı.

Ben onlara durumu izah etmeye çalışırken Akın elimden tuttu ve kalabalığı yararak müzik sınıfına getirdi beni. Elimi elinden kurtarıp "Ne yapıyorsun. Neden anlatmıyorsun gerçeği?" diye kızdım.

"Hepsine tek tek anlatamayız." diyerek savundu kendini.

"Ne yapacaksın bilmiyorum ama şu durumu düzelt. İstersen tek tek anlat."

"Neden bu kadar rahatsız oldun?"

"Şu an bununla uğraşacak durumda değilim. Lütfen sustur herkesi."

Sesli bir nefes verip "Tamam, merak etme. Yeter ki sen üzülme." dedi. Ardından "Gidip şansımı deneyeyim." dedi ve odadan çıktı. Daha o kapıyı kapatamadan Ayten hoca geldi. "Hayatım neredesin sen?" deyip bana sarıldı. O kadar içten sarılmıştı ki sanki aramızda bir kan bağı varmış gibi hissettim. Ben de tüm içtenliğimle sarılışına karşılık verdim. Geri çekilip de elimi görünce endişeyle "Eline ne oldu böyle?" diye sordu.

"Önemli bir şey değil. Gösteride yine piyano çalacağım." diye açıkladım hemen. Beni tutup sandalyeye oturturken kendisi de karşıma oturdu. "Önemli olan senin sağlığın. Boş ver şimdi gösteriyi." diye şefkatle konuşunca ona sarılıp onu öpmemek için kendimi zor tuttum. Ne kadar kibar ve samimi bir kadındı böyle.

"Teşekkür ederim. Bu arada gösteri için beni seçtiğiniz için de teşekkür ederim." dedim. Sonuçta sadece bir ses kaydını dinleyerek beni seçmişti. Bana bu denli güvenmesi ve beni beğenmesi gururumu okşamıştı. Seçmelere bizzat katılmamamı saygısızlık olarak görüp eleyebilirdi. Sanırım Akın bunun içinde fazlasıyla dil dökmüştü. İlk başta kızmıştım ama şu an kendimi heyecanlı ve mutlu hissediyordum.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra gülümsedi. "Aslında bakarsan seçmelere tek katılan sendin. Galiba sizi fazla sıkıyorum. Öğrenciler beni görünce kaçışıyor." dediğinde kendimi kötü hissettim. Neticede onlardan biri de bendim. Bu durumu telafi etmek zorunda hissettim kendimi. "Aslında siz gördüğüm en iyi öğretmensiniz. Sadece müziğe fazla değer veriyorsunuz ve yetenekli birilerini görünce harcanmasına dayanamıyorsunuz. Ama balığa da uçmayı öğretemezsiniz. Tıpkı bir ruhsuza müzik aşılayamayacağınız gibi." deyince yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Nazikçe ellerimi tutup "Sen çok güçlü ve güzel bir kızsın. Ama iki kişiyle olmaz bu iş." dediğinde her ne kadar gösteri umurumda olmasa da başarmak istedim. Üstelik bu kez kendim için değil karşımda çaresiz duran ve az önce bana tüm içtenliğiyle sarılan kadın için yapacaktım.

Barbar Where stories live. Discover now