dört

1.1K 94 10
                                    

"Sessiz ol." dedi Camila kıkırdayarak. Lauren ,Camila'nın odasının kapısını yavaşça kapattı. Arkasını dönüp Camila ile göz göze geldi.
"Gecenin ortasında bunu yaptığımıza inanmıyorum." dedi Camila yatağa ilerlerken. Yorganın altına girdi.
"Daha heyecanlı oluyor." dedi Lauren tebessüm ederek. Yatağın uç kısmından yorganın altına girdi. Elinde taşıdığı feneri açıp yorganın altında ışık görevi görmesini sağladı.
Kitabın sayfalarında birer birer elini gezdirdi, kaldığı yeri kıvırmıştı. Kaldığı cümleyi işaret parmağı ile aradı. Bulduğunda derin bir nefes alıp okumaya başladı.
" Gloria, benim minik sevgilim. Kalbinden içtiğimiz aşk şarapaları mı akıyor, şehvet renginde. Gözlerim doluyor ve eline uzanıyorum Gloria, soğuksun. Tanıştığımız güz soğuğunda buz kesmiş parmakların , şimdi biraz ruhsuz, bir ölü. Ölüyorsun Gloria, gözlerimin önünde bu kirli dünyadan huzur ile ruhunu ayırıyorsun."
Lauren nefes aldı, yutkundu. Camila Lauren'ı izlerken Lauren gözlerini kitaptan ayırmıyordu.
"Bak bana, ben buradayım. Gözleri yaşlı gökyüzü gözlü sevgilinin, gidişine kurban edecek kendini. Aşamıyor derin suları, cesaret edemiyor ki yıkamıyor bendini. Dudaklarıma değen gözlerin izlemiş ruhunun gidişini, şakaklarına değen çift parmağım ile kapattım ela gozlerini. Geri dön Gloria, ellerim ile kapandım göğüsüne ve yalvardım Tanrı'ya ; Geri dön Gloria."
Lauren gözlerini kitaptan kaldırdığında kendisinin dudaklarına bakan Camilaya baktı. "Tanrı Gloria'yı affetsin." dedi gülümseyerek. "Şuna bak," diye devam etti. "Güneş doğuyor." Başını yorganın altından çıkarıp pencereye ilerledi.
"Çok güzel." dedi Camila. "Ama ay ışığını daha çok seviyorum." devam etti. "Tüm geceyi aydınlatan minik bir gece lambası gibi."
"Ben güneşi severim." dedi Lauren. "Gitsem iyi olacak." Camilaya baktı. "Sonra görüşürüz." dedi gülümserken.
Camila tebessüm ederek yanıtladı. "Görüşürüz."

Camila uyandığında kolunun altında bir sertlik hissetti. Kırmızı ciltli kitabı gördüğünde tebessüm etti, dün geceyi anımsadı.
Yüzünü yıkadıktan sonra dişlerini fırçaladı, saçlarını at kuyruğu yaptı ve kahvaltı yapmak üzere yemekhaneye ilerledi.
Her zaman oturduğu yere elinde tabağı ile kısa bir süre baksa da iki masa ileride, Lauren'ın yanına oturmayı tercih etti. "Günaydın." dedi otururken.
Lauren ona baktı ve gülümsedi, saçından yüzüne gelmiş bir tutamı kulağının arkasına iliştirdi. "Gunaydın." dedi.
"Kitabı bana bırakmışsın." dedi Camila gözleri parlerken.
Lauren ona bakmadan yanıtladı. "Bitirmek istersin diye düşündüm."
"Bitirdim." dedi Camila. Bir süre sessizlik olduğunda Camila söyleyip söylememekte kararsız olduğu cümleyi söyledi. "Keşke dışarıda tanışsaydık diye düşündüm."
Lauren çatalını tabağına bırakıp ifadesizce etrafa baktı. "Benim için dışarısı yok." dedi. "Bir kapı kadar yakın ama sadece bir hayal."
"Kendini inandırırsan başaramayacağın hiçbir şey yok." dedi Camila. "Hayatımda tanıdığım en zararsız insansın."
"Kelebekleri görmek isterdim." dedi Lauren gülümseyerek. "Denizin kokusunu unutmam üzereyim."
Camila aniden ayaklandı. Tabağını alıp harakete geçtiğinde Lauren hayalinden sıyrılıp ona baktı. " Nereye gidiyorsun ?"
"Hiç." dedi Camila. "Aklıma bir şey geldi sadece."

"Bu gerekli mi gerçekten." dedi Lauren yavaş yavaş haraket ederken. Camila onun gözlerinde ellerini birleştirmiş yavaş yavaş ilerliyorlardı.
Camila ellerini Lauren'ın gözlerinden ayırdı. Lauren şaşkınlıkla etrafına baktı. Camila'nın odasının her yerinde farklı renklerde boyanmış yüzlerce kağıttan kelebek vardı.
"Camila ..bu.." Lauren etrafında dönüp her birine teker teker baktı. Özenle kesilmiş, boyanmış ve bazıları tavandan sarkıtılmıştı. "Çok güzel."
"Eminimki gerçekleri kadar değil ama..." Camila'nın sözü dudaklarında bir yük hissetmesi ile kesildi. Gözlerini kapatıp öpücüğe karşılık verdi.
Dudakları ayrıldığında Lauren bir süre gözleri kapalı anın büyüsüne kapıldı, sonra ise kelebeklerden birini koparıp avucuna aldı ve oradan ayrıldı.


Ocak ayının ortalarında kış son demlerini sergilerken şiddetli yağmur yağıyordu Seattle'a. Camila mavi polarını üzerine giyip gecenin verdiği güven ile merdivenlerden hızlıca çıkıp çatı katına ulaştı, orada kimi göreceğini biliyordu.
Kısa kollu bluzu ile soğuğa aldırmadan yağmuru hissediyordu Lauren. Bir kaç su damlasının vücudundan akması ona huzur veriyordu.
Camila yanına ilerleyip polarını çıkardı, ikisine yetecek şekilde sırtına sardı. Yağmur saçlarını sırılsıklam ederken başını Lauren'ın omzuna yasladı.
Lauren başını sağa yönlendirip bir kaç saniye gülümseyerek ona baktıktan sonra az önceki halinde, şehri izlemeye geri döndü.
"Kendine zarar vermiş olman fikri beni delirtiyor." Dedi Camila. Lauren kahkaha attığında kaşlarını çattı. "Ne ?"
"Delirdiğimiz için burada değil miyiz zaten ?"
Camila tebessüm edip başını tekrar onun omzuna koydu. "Bana bunu yapmamam için bir sebep söyle." Dedi Lauren vücudunu biraz sağa kaydırıp Camila'nın yüzüne ciddiyetle bakarken.
Camila nazikçe Lauren'ın kolunu kavrayıp biraz sola çevirdi. Bazıları bir izden ibaret kalmış, bazısı ile hala yara halinde olan kesikler üzerinde parmaklarını gezdirdi. Lauren'ın gerildiğini hissediyordu.
Dudaklarını gezdirdi, kırık hayallerin not edildiği deri kağıt parçasının üzerinde. Nazik öpücükler bıraktı, bir yandan gökyüzünün gözyaşları düşerken tenine. "Seni seviyorum." Dedi gözlerini gözlerine sabitlerken. "Yeterli mi ?"






Butterfly (Camren)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora