eleven (part 2)

653 47 39
                                    

Batmaya yüz tutmuş güneş son ışıklarını etrafa yayarken hava kararmak üzereydi. Etraf sakindi, evin tam önünde sert bir frenle duran Impala'dan inen üçlünün aksine. Kapıya ilerlerken Dean'ın gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünde pişmanlık dolu, bir o kadar da şaşkın bir ifade vardı. Castiel'in sinirden kızarmış yüzü adeta ''Bana dokunmayın!'' diye bağırıyordu. Sammy ise neler olduğunu algılamaya çalışmak dışında nötrdü. 

Karaoke bar fikri tam bir kaos ile sonuçlanmıştı. Aslında bir yere kadar iyi gidiyordu. Bir sorun yoktu, en azından bir kız Dean'a göz kırpıp onunla flört etmeye kalkana kadar. Dean da şaka olsun diye kıza göz kırpmış ve flört çabalarına karşılık vermişti, sonuçta Castiel kıskançlıkla karışık bir sinir krizi geçirmiş ve ortalığı birbirine katmıştı. 

Kapıdan içeri girdiklerinde melek, Dean'ı kolundan tuttu ve daha o ne olduğunu anlayamadan odalarına ilerledi. Kapıyı çarparak kapattı ve hala durumu kavrayamamış Dean'ı sertçe duvara itti.

Dean duvar ile meleğin bedeni arasında sıkışmışken konuşmak için dudaklarını araladı. Ama daha o bir şey söyleyemeden Castiel elini Dean'ın pantolonundan içeri kaydırdı ve avcının aralanmış dudaklarından dökülen bir inlemeye neden oldu. Meleğin dudakları onunkilerin üzerine kapanınca Dean'ın inlemesi yarıda kesildi. 

Dudakları birbirinden ayrıldığında Dean nefesini toparlamaya çalışırken Castiel'in parmaklarını içinde hissetti. Dizlerinin kendisini daha fazla taşıyabileceğini sanmıyordu. Tanrı aşkına! Zaten hamileydi ve hormonları her şeyi daha zor hale getiriyordu. Üstelik hazır olmadığından canı yanıyordu. Castiel aklını mı kaçırmıştı!? Bir işaret bulma umuduyla dolmaya başlayan gözlerini meleğin yüzüne odakladı. 

Meleğin gökyüzünün rengi ve denizin berraklığından kat be kat saf mavi gözleri, yerini laciverte çalan bir koyuluğa bırakmıştı. Kaşları çatık, yüz ifadesi donuktu, sanki kendi iradesinin dışında hareket ediyor gibiydi. 

Dean bu kez bebekleri için endişe duymaya başladı, beyni kasıklarıyla adeta bir savaş içerisindeyken zorlukla ''C-Cas, bebek.'' diye kekeledi. Onun korkudan titreyen sesiyle Castiel'in koyulaşmış gözleri eski renklerini alırken göz bebekleri genişledi. Melek, parmaklarını Dean'ın içinden çıkarıp bir-iki adım geriye gitti. Kendini sorguluyor gibi bir hali vardı.

Mavi gözlerinden endişe ve pişmanlık akar bir şekilde Dean'a bakıp ''Üzgünüm.'' diye mırıldandı ve kanat sesleri eşliğinde yok oldu.

Avcı ise içinde beliren boşluk hissi ve hissettiği korkunun etkisiyle sırtı duvarda kayarak sessizce yere çöktü. Bacaklarındaki ve dizlerindeki kemikler yerini meyveli jöleye bırakmış gibi hissediyordu, hissiz dizlerini kendine çekip ağlamaya başladı. 

Sanki az önce kendisine dokunan Castiel değil de başka biriymiş gibi hissediyordu, yavaş yavaş meleğinden korkmaya başlıyordu.

************************************************************************

Melek, gözlerini açıp kendini ışınladığı soğuk ve rüzgarlı ormana göz gezdirdi. Soğuğu ve yüzüne çarpan rüzgarı hissetmiyor olduğu için şanslı sayılırdı. Donuk ve kuru toprağa uzandı ve tam tepesindeki dolunaya baktı. Zihninde gezinen sayısız soru vardı. 

Dean'ı kıskanmıştı, o kızın ona bakışlarını hatırladıkça içinde körüklenen öfke ve kıskançlık bunu kanıtlıyordu.

Odada Dean'a dokunmuş olmasının tek sebebi ise ona karşı hissettiği sahiplenme duygusuydu. Sanki duyguları bir olup bedenini ve mantığını yönetmiş gibiydi.

Ama bu Castiel'e mantıksız geliyordu. Sonuçta o bir melekti; sahiplenme, kıskançlık ya da öfke gibi duyguları hissetmek onun doğasına aykırıydı. Ama hissetmişti, yemin edebilirdi! Bunun normal olmadığının farkındaydı.

Baby Inside DemonWhere stories live. Discover now