four

1.2K 85 66
                                    

(Düzenleme ile eklenen not: Dean hamileliğin 8. haftasında.)

Yaklaşık bir hafta daha geçmişti ve Castiel bebeklerinin kaç haftalık olduğunu ve bunun gibi şeyleri düşünmemeye çalışıyordu. Bebek hakkında bir şeyler düşünmek kendisini garip ama mutlu hissetmesine neden oluyordu. 

Şeytan onun kadar iyi değildi ne yazık ki, Castiel onun tüm hafta boyunca kaç kere ellerini ağzına sıkıca kapatmış bir şekilde tuvalete koştuğunu saymaya kalkışmamıştı bile. Sam ve Castiel ise haftayı ne yapacaklarını düşünmekle geçirmişlerdi, sonuçta ikisinin de hiçbir fikri yoktu.

Melek tüm bu düşünceleri zihninde bir rafa kaldırarak aslında uyumaya ihtiyacı olmamasına rağmen uzandığı yatakta doğruldu. Sabahın erken saatleriydi ve güneş doğmak konusunda kararsız görünüyordu.

Castiel, kalkıp kalkmama konusunda kararsız kalmışken odanın kapısı bir anda açıldığında kelimenin tam anlamıyla tavana sıçradı.

Kapıyı açan kişiyi gördüğündeyse yüzüne şaşkınlık dolu bir ifade yayıldı; Şeytan bu saatte Castiel'in odasında ne arıyordu ki!? Melek, kaybettiği sesini bulup elinden geldiğince sakin konuşmaya çalıştı. 'Burada ne arıyorsun!?' Tamam, sesi kesinlikle tahmin ettiğinden daha sert çıkmıştı.

Yeşil gözlerden kırgınlık dolu bir parıltı geçtiğinde Castiel içinin titrediğini hissetti. Dean, sesinin çıkacağından emin olmak istercesine hafifçe öksürdü. 'C-Cas, Şeytan... O gitmiş.'

Castiel, Dean'ın sesinden duyduğu bu cümledeki her harfe inanmayı öylesine istiyordu ki. Ama yine de Şeytanın kendisine bir oyun oynuyor olma olasılığı zihnini kemiriyordu. Eğer karşısında gerçekten Dean olduğuna ve Şeytanın onları rahat bıraktığına biraz olsun inanırsa ve sonra tüm bunların aslında Şeytanın bir oyunu olduğunu fark ederse kalbi daha da parçalanacaktı, biliyordu.

Böyle bir riske girmemek için gözlerini karşısındaki yeşiller dışında herhangi bir yere odaklamaya çalıştı. 'Sana inanacağımı nereden çıkarttın?' Tamam, melek gerçekten kabalaşmaya başlıyordu. Anlık bir dalgınlıkla yeşil gözlere tekrar baktığında gözyaşlarıyla dolu olduklarını gördü.

Castiel, onun gerçekten Dean(ı) olduğunu avcının yanakları gözyaşlarıyla ıslanmaya başladığında fark ederken kendisini ezmeye başlayan suçluluk duygusuyla ayağa kalktı. Kendisi Dean'a sıkıca sarılmayı planlarken, Dean elini kaldırarak onu durdurdu ve odadaki masaya ilerledi. Masanın üzerinde duran bıçağı alıp Castiel gözbebekleri büyüyen mavileri ile kendisini izlerken koluna derin denebilecek bir çizik attı ve bıçağı masaya geri bırakıp ıslak yeşillerini Castiel'e dikti.

'Şimdi bana inanıyor musun?' Sesindeki acı o kadar netti ki Castiel kendinden nefret etti. Hızla ileriye atıldı ve Dean'ın bir tepki vermesine fırsat vermeden kollarını sıkıca ona dolayıp avcıyı kendisine bastırdı. Bir süre öyle kaldıktan sonra Dean da kollarını kendisine sardığında melek yüzünde beliren sırıtmaya engel olamadı.

Sonra beklemediği bir şekilde Dean hızla ondan ayrıldı ve Castiel yanağında hissettiği acıyla yana dönen başını çevirip Dean'a baktı ve elini yanağına götürdü. Avcı, bir-iki damla yaş daha yanaklarından süzülürken ona gerekli açıklamayı yaptı. 'Bu geçen hafta düşündüğün şey içindi! Senden başka biriyle birlikte olabileceğimi nasıl düşünebildin!?'

Castiel daha yediği tokadı sindirememişken Dean öne atılıp kendisine yeniden sarıldığında neredeyse dengesini kaybediyordu. Tekrar sağlıklı düşünebildiğinde onun sarılışına karşılık verdi. 'Özür dilerim.' diye mırıldandığında Dean gözlerini kapatıp sordu. 'Ne için?'

Baby Inside DemonWhere stories live. Discover now