six

919 80 53
                                    

(Düzenleme ile eklenen yazar notu: Hala hamileliğin 8. haftası, bundan sonra sadece ayda bir ilerleme olursa bu notu yazacağım.)

Dean gözlerini araladığında kendisini karşılayan krep kokusuyla kaşlarını çattı. Ne zamandır karnının üzerinde durduğunu bilmediği elini karnından çekti ve yataktan kalkıp yüzünü yıkamaya gitti. 

Banyodan çıkıp mutfağa girdiğinde gördüklerinin gerçek olduğuna inanabilmesi için gözlerini ovuşturması ve iki-üç kez tekrar bakması gerekmişti:

Sam krep yapmakla meşguldü, Castiel de oturmuş onu izliyordu. Dean gördüklerinin hayal olmadığını kavradıktan sonra kendine gelip Castiel'in yanına oturdu. Meleğine bir gülüş gönderdikten sonra Sam'e dönüp ''Bu kahvaltıyı neye borçluyuz?'' diye sordu. Kardeşi onu yüzünde bir gülümsemeyle yanıtladı. ''Bir nedeni yok, öylesine.'' 

Dean onu kafasını sallayarak geçiştirdikten sonra buzdolabından bira almak için ayaklansa da biralardan uzak durması gerektiğini hatırlayarak arkasına yaslandı, yüzünde şeker yiyemeyen bir çocuğun ifadesi vardı. 

Castiel onun aklından geçeni anlayarak (belki de zihnini okumuştu, Dean emin olamıyordu) ayağa kalkıp buzdolabını açtı. Dean, meleğin bebeklerine zarar vermeyecek sihirli bir bira yaratabileceği gibi saçma hayallere kapılmışken Castiel'in kendisine uzattığı bir bardak portakal suyu tüm hayallerini suya düşürdü. Avcı ona hayal kırıklığıyla baktı ve en azından hala turta yiyebileceğini düşünerek kendini teselli etmeye çalıştı. O bununla uğraşırken melek avcısının yanında yerini almıştı bile. 

Sam tavayı hızla yukarı doğru kaldırıp kreplerin havada takla atmasına sebep olurken arkasına dönmeye gerek görmeden Dean'a seslendi. Avcının dikkatini çektiğinden emin olduğunda konuştu. 'Castiel ve ben biralardan uzak durmanın senin için zor olacağını bildiğimiz için sana bir sürpriz yapmak istedik, krepleri yedikten sonra buzdolabına göz atmalısın.'

(nedensiz bir şekilde sanki Dean küçük bir çocukmuş ve Sam ile Castiel onun ebeveynleriymiş gibi hissettim)

Dean, Sam'in önüne koyduğu krepleri bir an önce midesiyle buluşturmak üzere çatalını eline aldı. Daha çatalı krebe ulaştıramadan, bir anda bastıran mide bulantısı ve boğazından yukarı yükselen yakıcı sıvıyla kaşlarını çattı. Sam ile Castiel'in şaşkın bakışları eşliğinde koşarak mutfaktan çıkarken hala durumu kavrayabilmiş değildi. Bu kesinlikle haksızlıktı! Bir şey yememişken nasıl kusabilirdi ki?

Midesindeki her şeyi (!) çıkarttıktan sonra sifonu çekip lavaboya yöneldi. Yüzüne su çarpıp başını kaldırdığında karşısında gördüğü yansımayla irkildi. 

Soluk ve belli belirsiz sararmış bir ten ve rengi sönmüş yeşil gözler kendisine çok uzaktı. Gözlerini aynadan ayırmakta zorlansa da kardeşi ile meleğin endişelenmiş olabileceğini düşünerek mutfağa geri döndü.

Mutfağa girdiğinde onu Sam'in endişeli bakışları karşıladı. 'Dean, iyi misin? Tır çarpmış gibi görünüyorsun.'' Sam kelimeler dudaklarından dökülür dökülmez moral verici (!) konuşması yüzünden kendini tebrik ederek dudaklarını kemirdi. Dean, kendisine bariz bir endişe ve korku karışımıyla bakan mavi gözlerin sahibinin yanına otururken kardeşini yanıtladı. 'Zaten öyle hissediyorum.'

Tabağında yenmeyi bekleyen kreplere özlem dolu bir bakış attı, boğazı acımıyor olsa şimdiye hepsini yemişti. Yine de (bebeği için) bir şeyler yemesi gerektiğinden, çatalı yeniden eline alıp ağzına krepten bir lokma attım. Yuttuğu her lokma midesine inmeyi reddederek boğazında diziliyormuş gibi hissettiğinde portakal suyundan yudum aldı. Ve bunu yaptığı an pişman oldu. Zaten boğazı yanıyordu ve portakal suyu sağolsun, acısı katlanmıştı. Yanma hissi artarken daha fazla yiyemeyeceğini anlayıp pes ederek çatalı masaya bıraktı.

Baby Inside DemonWhere stories live. Discover now