nine

680 54 26
                                    

Tamam, Luna'nın anlattıklarını (özellikle de düşük riski konusunu) Sam ve Castiel'e anlatmak büyük bir hataydı. Konuşma biter bitmez, Dean ne olduğunu bile anlayamadan kendini, odasında, yatağın içinde bulmuştu. Sonuçta dün akşam Cas ve Sam'in ısrarlarıyla kendini yatağında bulmuştu ve hala öylece uzanıyordu. Defalarca kalkma girişiminde bulunmuştu ve şimdi doğrulmaya çalıştığında bile Sam ile Castiel'in azarlayıcı bakışlarıyla karşılaşıyordu. 

Yatakta, bunu kaçıncı kez yaptığını bilmeden, tekrar doğrulmaya çalıştığında meleğinin kızgın ve Dean'ın sayısız kalkma denemesi sonucunda artık bıkmış bakışlarıyla karşılaştı. Hayır, o Dean Winchester'dı ve hamileliğinin ilk aylarını yatarak geçirmeyecekti. Hayatının en ufak bir bölümünü bile böyle geçiremezdi. Castiel'i umursamayarak, en azından umursamamaya çalışarak üzerindeki yorganı çevik bir hareketle bir kenara fırlatıp yataktan kalktı. Melek kendisini durdurmak için bir hamle yaptığı sırada Dean oradan sıvışabilmek için aklına gelen ilk bahaneyi söyledi. ''İşemeliyim!'' Dean cümlesi biter bitmez iki muhteşem detay için kendini tebrik (!) etti:

1-) Bunu bağırarak söylemişti,

2-) Bulunabilecek en muhteşem (!) bahaneydi bu, sahiden.

Bahanesi her ne kadar kendisine yetersiz ve saçma gelse de Castiel'i ikna etmeye yetmiş gibi görünüyordu, Dean kendini yataktan atıp hızla tuvalete giderken yüzünde beliren sırıtmaya engel olamadı. Tuvalet kapısının kapatmasından iki dakika sonra, sonunda bir düşünce kafasına dank ettiğinde, yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. Dün akşam bir şey yememişti, doktora gitmeden önce bir şey yiyip yemediğini hatırlamıyordu ve sabahtan beri yine ağzına tek lokma sürmemişti. Sorumsuz biri olduğu düşüncesi tüm zihnini kaplarken, pişmanlık usulca kanına yayılıyordu. Aç kalan tek kişi değildi, her ne kadar hala aç hissetmese bile, bebeğini aç bırakıyor sayılırdı değil mi? 

Yüzünü yıkadı ve hızlıca tuvaletten dışarı çıktı. Mutfak kapısından girer girmez kendini buzdolabının önüne attı. Bugün gerçekten şanslı günü olmalıydı çünkü sonunda dolapta yiyecek bir şeyler vardı. Gözüne güzel görünen bir kabı çıkartıp dolabı kapattı. Masaya oturup kabı açtığındaysa gerçekten Tanrı'nın kendisiyle dalga geçiyor olabileceğini düşündü.

Tanrı aşkına, tavuklu salata şuan yemek istediği son şeydi! Kabın kapağını kapattı ve buzdolabına geri koydu.

Buzdolabından tamamen umudunu kesmişti, aslında bakacağı bir sonraki kaptan daha kötü bir yemek çıkmasından da korkmuyor değildi, aklına bir fikir geliyordu ama başarılı olması imkansıza yakındı. Sam ve Castiel'i ikna edebilirse üçü dışarıda yemek yiyebilirlerdi? İşin zor kısmı Sam ve Cas'i ikna etmekti, hele ki onlar daha Dean'ın yataktan çıkmasına bile izin vermiyorken. 

Sam'in orada olacağını tahmin ederek salona yöneldi, kardeşini ikna etmek daha kolay görünmüştü. Sam'in salonda olmadığını görünce odasında olabileceğini düşündü. Odasının kapısına vardığında elini yumruk yaparak kapıyı birkaç kez tıklattı. 

Odanın içinden yükselen 'Gir.' yanıtını duyduğunda kapıyı açıp içeri girdi. Sam yatağında uzanıyordu, Dean içeri girdiğinde, ayağa kalktı. Avcı, kardeşinin yanına ilerlerken kısaca ne söyleyeceğini düşünmeye çalıştı. İşin kötü yanı, düşünmek için vakti yoktu çünkü Sam onun konuşmasını bekliyordu, Dean doğaçlamanın bazen hayat kurtarabileceğini düşünerek konuşmaya başladı.

''Sammy, Cas ile senin ben-'' Artık tek kişi olmadığını hatırlayarak hemen düzeltti. ''Bizim için endişelendiğinizi biliyorum, özellikle de şu düşük olasılığı konusunda. Ama sizinle vakit geçirmek istiyorum, yemek için dışarıya çıkabilir miyiz? Sizinle vakit geçirmek istiyorum, lütfen?'' 

Baby Inside DemonWhere stories live. Discover now