"Umudun Geleceği."

1.5K 133 19
                                    

"Neler yaşadın, bebeğim? Hepsini bana anlatmanı istiyorum," dediğinde Kuzey, denizin tuzlu kokusunu ciğerlerimin en uç noktasına ulaştırabilecek kadar derince çektim. Şuan sevdiğim ve hasretini çektiğim adamın kollarının arasındaydım ama geriye dönmek, her şeyi en başından anlatmak acı verecekti. "Gerçekten duymak istiyor musun?" diye sordum başımı göğsünden ayırıp, koyu kahvelerine bakarken. Gözlerinin en dibinde bunu duymak için yakaran bir taraf varken bir tarafıda duymamak için kulaklarını tıkamıştı.

"Evet, bilmek istiyorum." Kollarının arasından sıyrılıp, denizin huzur veren rengine ve dalgalarının sesine verdim kendimi. Beynimin odalarını biraz karıştırmam gerekliydi. "Acı. Yaşadığım şeyi; tek bir cümleyle anlat dersen eğer acı olurdu. Canım acırken hiç umutsuzluğa düşmedim. Düşmek üzere olduğum her an senin yanına koştum," dedim ve derin bir nefes aldım. Neyi nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. İçimde onlarca birikmiş duygu tomurcukları dudaklarımdan çıkan her bir kelimeyle yeşerecekti sanki. "İlk başlar çok acı vericiyken bir o kadarda umut doluydu. Komadan uyandığım ilk an; beynim o kadar yorgundu ki kendimi sorgulamama fırsat dahi bulamadan seni hissettim ve beş yıl boyunca başucunda uyanmanı, bekledim. Hiçbir şey kolay olmadı. Önce doktorlar kesti umudu sonra birer birer tanıdığımız ve arkadaş bildiğimiz herkes. Annem ve Alçin her ne kadar yanımda olsalar ve destek çıksalar da, bana onlarında birer umutsuz olduklarını biliyordum. Ama en zoruda neydi biliyor musun?" dedim başımı ona çevirip. Elini uzatıp saçlarımı okşarken gözleriyle devam etmemi istedi. "Kazadan bir yıl sonra annen umudunu kestiğinde yani tüm iletişimlerimizi kopardık sayılırdı. Açıkçası bundan hoşnuttum çünkü annen gerçekten zordu. Yine bir gün ben senin yanından ayrıldığımda telefonum çaldı. Arayan, annendi. Benimle buluşup konuşmak istediğini söyledi bende kabul ettim. Ertesi gün buluştuğumuzda, bana fişini çekmek istediğini söyledi." Cümlemi bitirdiğimde ona bakma gereği duydum çünkü annesinin bunu yapmak istediğinden haberi yoktu. Gözlerine baktığımda, bazı şeylerin kırıldığını fark edebilmiştim.

Kollarımı beline doladım. Ben kırılmaya alışmıştım ama onun kırılmasını ve acı çekmesini istemiyordum. Başımın üzerini öptükten sonra elleriyle yüzümü kavrayıp göz teması kurmamızı sağladı. "Teşekkür ederim. Benden vazgeçmediğin için sana teşekkür ederim, bebeğim." Gözünden bir damla yaş intihar ettiğinde, o yaşın aslında içinde kırılan şeyler yüzünden aktığını biliyordum. Gözyaşının süzülmesini izledim bir süre ardından süzüldüğü her yeri öptüm. "Teşekkür etme. Sen benim nefesimsin senin olmadığın bir dünyada yaşayamam ben."

Bir süre birbirimize sarılı halde kalıp, denizi seyrettik usulca. O kaybettiği yılları düşündü, ben onsuz geçen her anımı. Kolay geçen yıllar değildi birbirimizi kaybettiğimiz anlar. Ben her gün onun başucunda olmama rağmen bir o kadar da uzaktım ona. Bu hissin ne olduğunu biliyordum. Dokunmak ve görmek duygularımızın doymaları için yeterli değildi. Şimdi ise tek düşüncem; onunla birlikte geri kalan ömrümü geçirmekti. Onu seviyorum. Hem de kendimden vazgeçecek kadar. Bu bile onunla geri kalan hayatımı geçirmem için bir sebepti.

"Hazal?" ılık nefesini kulağımın hemen arkasında hissettiğimde, kollarının arasında yumuşamıştım. "Hı?" diye ses çıkarabildim sadece. Sırtım, göğsüne yaslıydı ve nefes alışverişlerimiz aynı şekilde ilerliyordu. "Sana bir şey sormak istiyorum. Biliyorum yeri değil ama bizim kaybedecek zamanımız daha fazla yok." Dediğinde kapalı gözlerimi aralayıp, denize baktım tekrardan. Hava kararmaya durmuştu ve sahilde pek insan yoktu. Onu görme ihtiyacı duyarak başımı geriye çevirdim ama beni durdu. Çenesini başımın üzerine koyup derince bir nefes aldı. Merak duygusu içime sızarken, "Söyle," diyebilmiştim. Bana doladığı kollarını biraz daha sıkılaştırdı.

UMUDUN ADI AŞKWhere stories live. Discover now