" UMUDUN ZAFERİ!"

1.8K 195 29
                                    

BU BÖLÜM FİNAL DEĞİLDİR! ÖNCE BUNU BELİRTMEK İSTERİM. DAHA YAZACAKLARIM VAR. UMUT KOLAY KOLAY BİTMEZ :)

Bu bölüm ne şarkı koyacağımı bilemedim. Siz müzik listenizdeki en duygusal şarkıyı açın bölüme başlamadan ve o bölüm bitene kadar çalsın. Daha fazla uzatmıyorum. Sizi bölümle bırakıyorum.

"Hayallerin bittiği yerde umut başlar, demiştin bana hatırlıyor musun adamım? Bak, şimdi hem hayallerim hem de umutlarım gerçek oluyor. Ben sana söyleyemedim o gün ama umudun bittiği yerde de azim başlar."

Hangi yağmur ıslatır beni, hangi dalga götürür uzaklara? Tenime işleyen su mu yoksa parmaklarımda hemen kuruyan ıslaklık mı üşütür bedeni mi?

Bir günahkarın ölmeden önce Allah'tan af dilemesi kadar ucuz umutla yaşadım bunca zaman. Yıllarca tuttum ellerini, yıllarca bekledim başında. Bir kere olsun... Bir kere olsun göstermedi beni hissettiğini. Eğer o gözlerinde ki yaş gerçekçe, eğer beni duyuyorsa, eğer o da benim gibi acı çekiyor ama söyleyemiyorsa söyleyin bana, ben şimdi bu yüreği nasıl susturayım?

Kalbim onu ilk öptüğümde bile bu kadar hızlı atmamıştı. Dudaklarım o zaman bile bu kadar kurumamıştı. Kirpiklerindeki ıslaklık karanlık odayı aydınlatan ay ışığından bile belli oluyorsa, bu gerçek. Bağırsam uyuyan dünyayı uyandırabilir miyim? Ya da sussam kimse bilmese bunu. Büyüsü bozulmasa. En büyük acımızın içinde birimiz ağlasa birimiz konuşsa. Geçer mi ki?

Şuan... Şuan kimse umurumda değildi. Beni unutan dünya umurumda değildi. Benden nefret eden Şermin Değirmenci umurumda değildi. Annem bile şuan umurumda değildi. Şuan burada, şu saatte Hazal bencildi. Yüreği tek bir kişiye açıktı. Gözlerinden akan yaşı durduramıyor, nefes alamıyor, konuşamıyor.

Çünkü kimse şuan yıllardır özlemini çektiği kahvelerle bakıştığını bilmiyordu.

Kahvenin en koyusu, karanlık odada siyahtan farksızken, ruhuma işleniyordu. Buz tutmuş bedenim ısınıyor. Ruhum ait olduğu bedene geri dönüyordu. Etim acıyor, kalbim dikenli duvarlara çarpıyordu.

Kuzey, Kuzey, Kuzey, Kuzey....

Sonsuzluğa adını kazıdığım adamım gözlerinden akan yaşlarla tamda şuan bana bakıyordu.

Allah'ım eğer bu gerçek değilse, al canımı. İstemem başka bir şey. İstemem umudumdan başka nimet. 

" Kuzey." Nefesim kokuyor. Dilim dönmüyor. Hayal mi yoksa bu? Gene mi kandırılıyorum, gene mi umutlarım taşın altında eziliyor. Hayır! Rüya değil, hayal değil. Görüyorum, nefesini hissediyorum. Gerçek bu gerçek!

" Kuzey... İnanmıyorum!" Yaşlar yüzümü yıkarken gerçeği, nasıl görebilirdim? Yıllardır görmediğim kahveler karşısında nasılda eziliyordum şuan. Eğer ayakta olsaydım bedenim yere düştüğünde parçalara ayrılabilirdi.

" Konuş benimle, gerçek olduğunu söyle! Ben buradayım de! Kandırma beni, yalvarırım bana bir şey de." Ellerimi, yüzüne götürdüm. Yanakları ıslaktı, kirpikleri titriyordu. Gerçekti işte!

Yüzüme dökülen saçlarımı geriye doğru ittim. Koşa koşa ışığı açmak istiyordum ama korkuyordum ışığı gördüğünde gözlerinin kapanmasından.

" Ha-a." Dudakları... Az önce öptüğüm dudakları oynamış, özlediğim sesi kulaklarıma erişmişti. Allah'ım yardım et şu aziz kuluna! Ölüyor muyum yoksa? Bağırmak istiyorum, onun söyleyemediği ismimi avazım çıktığı kadar söylemek.

" Aman Allah'ım!" Dilim titriyordu resmen.. Şuan koşa koşa ışığı açmam, içeridekilere haber vermem lazımdı ama yapmak istemiyordum. Kimse bilmesin şuan bizi, kimse görmesin. Biz bize kalalım. Beş yılın sonunda beş dakika yalnız kalalım. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. Rüya ve gerçek arasına sıkışmış o lanet çizgideydim ve kaybolmasından korkuyordum.

UMUDUN ADI AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin