"Yanıma gelmek istemediysen neden beni aradın?" derken sesi öfkeli ve soğuk çıkmıştı. Ondan başka kimsemin olmadığını bir türlü görmüyordu ve bu beni delirtiyordu.

İnatla bana bakmaya devam edince ne cevap versem diye düşündüm. Aslında bir sürü cevabım vardı. Onu aramıştım çünkü ondan başka kimse bana iyi gelmiyordu, yanımda ondan başka kimseyi görmek istemiyordum, garip bir şekilde bana iyi geliyordu, onunlayken kendimi yalnız hissetmiyordum. Fakat bunları ona söyleyemezdim. Yalnız kalmamak için yanmayı göze alamazdım.

"Beni eve bırak diye tabii ki de başka neden olacak. Sen şoförden daha hızlı sürüyorsun."

"Ama ben şoför değilim, bana nereye gitmek istediğini söylemezsin. Ben nereye gidiyorsam oraya geleceksin." Derken oldukça ciddi ve kararlı duruyordu. Sesindeki kararlılığı beni mekâna getirerek ispatlamıştı. İçeride mini bir bar, iki tane bilardo masası, bir kaç tane langırt ve benzeri şeyler vardı. Burası Barlas ve arkadaşlarına aitti ve sadece onlar ve onları tanıyanlar girebilirdi.

Barlas, en sonunda kendi odasının olduğu uzun koridora girdiğinde ben de siyah deri koltuklara oturup çantamı bir kenara bıraktım. Çevremdeki eğlenen insanları izlerken barda oturan Poyrazı gördüm. Ona selam vermek için koltuktan kalktım ve bara yöneldim. Poyraz'ın yanındaki bar taburesine oturdum. Ancak koluna dokunduğumda fark edebildi beni. Kafasını çevirip gülümsedi. "Nasılsın?" Sesi her ne kadar kalın ve kaba olsa da o benimle konuşurken sesini inceltmeyi başarırdı.

"İyi olmaya çalışıyorum. Sen nasılsın?"

"Ben artık çok da üstelemiyorum." Dediğinde ona üzülmüştüm. Poyrazın çok ayrı bir öyküsü vardı. Çok varlıklı bir aileden gelmiyordu fakat oldukça başarılı biriydi. Aybars abinin ölümü üzere hayalindeki meslek olan doktorluğu bırakıp çok alakasız bir sektöre geçmesine rağmen bunda da başarılı olmuştu. Ama onu Poyraz yapan asıl şey sevgilisinin gözlerinin önünde yavaş yavaş ölmesiydi. Doktor olmayı bu yüzden istiyordu zaten. Her gün ölüme biraz daha yaklaşan sevgilisine yardımcı olabilmek için. Ama Aybars abiden bir yıl kadar önce Poyraz'ın sevgilisi ölmüştü. Sonrasında daha içe kapanık, her şeye sinirlenen, sadist ve alkolik biri olmuştu.

Destek verircesine kolunu sıktığımda bana acı dolu bir gülümseme bahşetti. Ardından sesli bir nefes verip kendini toparladı. "Barlas'ı görmeye geldiysen pekiyi bir zaman değil. Biraz yoğun. Yiğit zaten haylazın teki, ben de dağıtınca işler ona kaldı."

Bu kadar yoğun olduğunu tahmin bile etmemiştim. Bilseydim onu aramazdım. Bir de üzerine ona şoför muamelesi yapınca iyice sinirlenmiştir. "Biz birlikte geldik zaten, ama bilsem gelmezdim. Zaten yol boyunca sinirlerimi bozmaktan başka bir işe yaramadı." Diye sitem ettiğimde güldü. "Barlas ve sen hala didişmeye devam mı?" diye sorarken oldukça neşeli duruyordu. Yüzünde bundan zevk aldığını belirten bir gülümseme vardı. Oldu olası bizim aramızdaki ilişkiyi komik ve eğlenceli bulmuştu zaten.

"Senin arkadaşın normal mi ki anlaşabileyim?" diye sitem ederken sert ve erkeksi ses kulağımda yankılandı. "Sen normal misin acaba?"

Kafamı arkamda dikilmekte olan Barlas'a çevirip yüzümü ekşittim. Barlas kınayıcı bakışlarıyla dalga geçer gibi beni süzdükten sonra Poyraz'a "Gelsene." dedi ve ikisi birlikte kendi odalarının olduğu koridora ilerlediler. Muhtemelen işle ilgili bir şeydi. Bunları düşünmek yerine benden bir şeyler sipariş etmemi bekleyen barmene döndüm. En son alkol aldığımda olanları hesaba katarak alkolsüz bir şeyler istedim. Saniyeler sonra bana uzattığı bir bardak vişne suyunu alıp salona doğru döndüm. Sohbet edip eğlenen insanları izlemeye başladım. Fazla kalabalık olduğu söylenemezdi. On- on beş civarındaydı. Burada sadece aynı arkadaş ortamının bulunduğunu hesaba katarsak fazlaca gruplaşma vardı. Bu devirdeki arkadaşlıklar çok garipti.

Barbar Where stories live. Discover now