S2Ep6 #StartOver

152 20 5
                                    

Theme: Adele - Skyfall (bununla okumanız tavsiyemdir, tüm bölüm için uyumlu) (medyaya kolajladığım fotoğrafı da koyacaktım ama koyamadım)

***

"Hey, kabus mu gördün?" Dean, dakikalardır uykusunda ter döken Sam'e seslendi. Sam, uykusundan bir anda uyanmış, kanepede uyumasından dolayı boynunun tutulduğunu fark ettikten sonra boynunu kavramış ve kırmızı yünden yapılma örtüyü fırlatmıştı.

Dean ise öylesine internette geziniyordu. Kafalarına takmaları gereken sorun yok görünüyordu. Bir haftadır Crowley meselesinden ses duyulmamış, Stiles hakkında hiçbir şeye ulaşamamışlardı. Yine de Dean'in içinde buna dair en ufak bir kuruntu olmaması tuhaftı.

Şerif'in hastanede sakinleştirici yiyor olmasının, Scott'ın sanki depresyondaymış gibi evine kapanmasının, Lydia'nın davranış ve akıl bozukluğunun, Allison'ın kaygısının, hatta Lucian ve Malia hakkında da ses seda çıkmamasının tek nedeni Stiles'dı. Evrende zerre kadar bile yer kaplamayan bir insanın aslında çevresi için ne kadar büyük bir sorun olabileceğinin kanıtıydı Stiles. Herkes bitmiş gibi görüyordu. Ufak tefek kaçırılma ve kurtarma olayları dışında yer kaplayan fazla bir şey yoktu. Belki de cidden bitmişti. Ama böyle bir sonun ahmakça olduğu bir gerçekti. Fırtına öncesi sessizliğin haberdarı olan tek kişi Lydia'ydı.

Sam, alnını ovuşturdu. "Sanırım." Gözlerinin bulanık görüyor olmasını Dean'e çaktırmadı. Her gün görmeye alışık olduğu bu mekanı sanki üzerine geliyormuş gibi hissediyordu. Bej rengindeki duvarlar, üzerinde raptiyelerle sabitlenmiş gazete haberleri ve ipuçları dolu kocaman kırmızı kadifeli pano, hemen yanındaki pencerenin arkasında durduğu koyu kahverengi kalın perde; odanın genelinde hakimiyet kurmuş siyah kumaşlı kanepeler, ortada çalışmak ve yemek yemek için duran daha çok enine uzunlukta tahta masa, masanın üzerinde toparlanmamış evrak ve biralar, kahve parke...

"Pst, Sam?" Dean ikinci ya da üçüncü kez sesleniyor olmalıydı, bu seslenişinde Sam'in bakış açısına göre parmaklarını şıklatmıştı. Sam, bir iki kere uyarıldığında dikkatini toplamayı başarmıştı. "Daldın gittin?"

"Evet, ben..." Sam'in sesi öyle kalın ve çatallı çıkmıştı ki, Dean biraz da olsa şüpheye kapılmıştı. Sam'in bu psişik-medyum havaları Dean'in aklından hiç çıkmamıştı. Hiç göstermese de Sam'in hislerine önem veriyordu.

"Sen?" Diye tekrarladı Dean. "Sen, ne? Ne oluyor?"

Sam birkaç saniye duraksamayı seçti. Konuşmak istiyor ama konuşamıyordu. Seçeceği kelimeler sanki bir iple bağlıydı ve Sam onlara ulaşmak üzereyken onlar başka bir şey tarafından çekiliyordu. Görüntüleri hatırlamaya çalıştı. Belki bir mekan, kişiler, hava?

Ve dank etti.

Ayağa kalktı ve bilgisayarı Dean'in elinden koparırcasına çekti. Dean, ona n'apıyorsun, edasında bakıyordu. Sam, hızlıca Google'ı açtı. Aklındakileri kelime kelime yazıyor, sonuç elde etmeye çalışıyordu.

"Yine delirdi, buyur." Diye ayaklandı Dean. "Ne arıyorsan ara, ama geçmişe bakma."

***

"Malia, uyanmışsın." Stiles, Lucian'a göz ucuyla hayır derken, Malia'ya yaklaşıp yavaşça ellerini tuttu. Gözlerinin içine baktı. Sanki Malia olanların farkında olmadığından tedirgindi. Ama karşısında Stiles duruyordu. Ellerini tutan ellere baktı ve içten bir gülümseme takındı. Stiles da gülümseyerek karşılık verirken, Lucian arkadan Stiles'ın davranışlarına dikkat ediyordu.

Malia, Stiles'ın yüzüne bakarken, onda hiç olmayan bir soğukluk hissetti. Gözleri sanki kilitlenmiş bir sevgiyle doluydu. Göz altları kapkaraydı. Saçları, tüm vücudu kirliydi. Deri ceketinin üzerinde kırmızı lekeler beliriyordu. Malia, bu lekelerin koku alma duyusu sayesinde kan olduğunu fark etmişti. Bozuntuya vermemeyi seçmişti ama içten içe merak ediyor, endişeleniyordu.

SuperWolf (SPN & TW)Where stories live. Discover now